Anasayfa | Fotograf Albümü |Forumumuz |Downloads | Hesabınız | Ziyaretçi Defteri|İletişim| Radyo

Oymalitepe.Net :: Başlığı Görüntüle - İNSANLAR HAKLARİ
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olunÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun   GirişGiriş 

İNSANLAR HAKLARİ

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Serbest Kürsü... Kategori Dışı... Serbest Kürsü... Kategori Dışı...
Önceki Başlık :: Sonraki Başlık  
Yazar Mesaj

selamtugba0854

Bağımlı Üye
Bağımlı Üye



Kayıt: Jun 04, 2009
Mesajlar: 75
Nereden: istanbul artvinşavşat memleketim



MesajTarih: 23 Kasım 2009, Pazartesi 10:31:20    Mesaj Konusu: İNSANLAR HAKLARİ Alıntıyla Cevap Ver

İNSAN HAKLARI KAVRAMI VE TARİHSEL GELİŞİMİ






Halk arasında anlatılan güzel bir çömlek hikayesi vardır. Bu hikayeye göre, bir çömlek ustası çırağına bütün hünerlerini öğretmiş, yalnızca çömlekteki havayı çıkarmak için bir ince kamışla “püf” demek (üflemek) gerektiğini öğretmemiş. Ustasından her şeyi öğrendiğini sanan çırak, ustasının dükkanının karşısına kendi dükkanını açmış. Ne var ki fırına sürdüğü bütün çömlekler çatlıyormuş. Bir türlü sağlam çömlek yapamayan çırak iflas ettikten sonra anlamış ki işin püf noktası; çömleği fırına sürmeden önce çömleğin içindeki havanın boşaltılması için “püf” denmesi gerekiyormuş. Bernard Shaw’ın deyimiyle “layık olduğumuzdan daha iyi yönetilemeyeceğimiz garantisi” olan demokrasinin de püf noktası, insan haklarıdır. Zaten demokrasinin gelişimine bakacak olursak insan hakları mücadelelerinin sonucu geliştiğini görürüz. Bu anlamda demokrasi ve insan hakları birbirinin olmazsa olmaz koşullarındandır. Bir başka anlatımla demokrasi çömleği yapmak isteyen her usta bu çömleğin püf noktasının insan hakları olduğunu bilmek zorundadır.[1]

Soyut Anlamda İnsan Hakları

İnsan Hakları, hem Anayasa, hem Uluslararası Hukuk kavramlarıdır. İnsan Hakları deyimi geniş kapsamlıdır; bir yandan insanların haklarının devlet organlarına karşı korunmasını, diğer yandan da çok boyutlu olan insan kişiliğinin geliştirilmesini içerir. İnsan deyimi ile kimi kez tüm insanlara tanınması gereken haklar anlatılmak istenir. Buna “Soyut Anlamda İnsan Hakları “da denir. Bu anlamda insan hakları “olanı” değil “olması gerekeni” gösterir[2]

Hür Ve Demokratik Toplumlarda İnsan Hakları Kavramı

Hür ve demokratik toplumlarda kişilere tanınan haklar ve hürriyetler çeşitli terimlerle adlandırılmaktadır. Bu konuda “ferdi haklar” (kişi hakları) veya “ferdi hürriyetler” (Kişi hürriyetleri), “insan hakları”, “Temel Haklar” ve “Kamu Hürriyetleri” terimlerinin kullanıldığını görüyoruz.[3]

İnsan hakları kavramı, insanlığın belli bir gelişme döneminde kurumsal olarak bütün insanlara tanınması gereken haklar listesini belirtir. Bu ideal liste, çeşitli ülkelerde, değişik ölçülerde değer kazanmış ve uygulama alanına girmiş olabilir. Fakat, “İnsan Hakları” denilince, genel olarak, daha çok “olması gereken” alanında kalan veya yalnız platonik bildirilere geçen bir “ulaşılacak hedefler programı” akla gelir.[4] İnsan hakları olgusunda önemli olan konunun kurumsal alanda kendini belli etmesi değil, bir siyasal ve hukuksal örgüt içerisinde gerçekleşme olanağı bulmasıdır. Şahısların sahip oldukları haklar bulunmaktadır. İnsan hakları, insanların doğmadan önce sahip bulunduğu, vazgeçilmeyen ve değerler sisteminde en üst sırada yer alan temel haklardır. Devlet, suçun mağduru ve zanlı hepsi ortada bulunan suç fiilinin ayaklarını oluşturduğunu düşünürsek, hepsinin yetkileri ve hakları dengeli ve orantılı bir şekilde ortaya koyulmalıdır. Devlet ve onu temsil eden güçlere aşırı yetki verilmesi sakıncalı olur. Sanığa verilecek tek taraflı haklar da yanlış olacaktır. Çünkü mağdurun hakkı böylelikle engellenecek ve korunamaz hale gelecektir.[5]

İnsan hakları olgusunda önemli olan konunun kurumsal alanda kendini belli etmesi değil, bir siyasal ve hukuksal örgüt içerisinde gerçekleşme olanağı bulmasıdır.[6]

“Kamu Hürriyetleri” bu ideal programın gerçekleşmiş kısmıdır. Daha açık bir deyişle kamu hürriyetleri, insan haklarının devlet tarafından tanınmış ve pozitif hukuka girmiş olan bölümünü ifade eder. Belli haklar ve hürriyetler, anayasa ve kanunlar tarafından düzenlenmiş, sınırları belirtilmiş ve böylece kişiler pratik olarak kullanılma imkanları sağlanmıştır.[7]

“Kamu”, bir devletle yaşayan insan topluluğunun bütünüdür. “Kamuya ait” demekle, istisnasız toplumun tamamı ve onunu bütün bireylerine ait olması kastedilir. Kamunun içine, bütün topluluğu yöneten devlet gücü ile onun bireyin sahip olduğu haklar girer.[8] Bunlara “kamu” hürriyetleri denmesi, sadece bir sınıfa veya zümreye değil, fakat istisnasız olarak herkese (kamuya) tanınmış olmasından ve dolayısıyla fert devlet ilişkilerini düzenleyen kamu hukukunun bir kolunu teşkil etmesindendir. Son zamanlarda, “kamu hürriyetleri” karşılığında “Temel Haklar” teriminin de sık sık kullanıldığı görülmektedir.[9]

Yüce’ye göre, “1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi” ile yayılıp yerleşen “insan hakları” bugün özellikle Türk-Alman Anayasa Hukukunda “temel haklar” terimi ile anlatılmaktadır.[10]

Öğretide “temel haklar” kavramının tanımı üzerinde görüş birliği olmasa da yazarların çoğunca “temel haklar” kavramının pozitif hukuk kaynaklı bir kavram olduğu ifade edilmektedir.[11]

Tanımlardan da anlaşılacağı gibi insanların sahip olduğu birtakım haklarının bulunduğu ve bu hakların kullanımını hiçbir kimsenin ve gücün engelleyemeyeceğidir.



Demokrasi İle Genel Olarak İnsan Hakları Ve Özel Olarak Da İnsan Hakları Eğitimi

Demokrasi ile genel olarak insan hakları ve özel olarak da insan hakları eğitimi, birbirinin “onsuz olmaz” koşulunu oluşturur; birinin gerçekten varlığı ötekine bağlıdır.İnsan hakları eğitimi, demokrasiyi yerleştirmenin, korumanın ve güçlendirerek yaşatmanın, onu her koşulda yaşatma bilinç ve karanlığa erişmiş yurttaşlarla güvenceye almanın ön koşuludur anlatımında bulunur. İnsan Hakları kavramı birbirlerine çok yakın ve genellikle doğrudan bağlantılıdırlar. Bir siyasal rejim olarak demokrasi, insan hakları ise, doktrin olarak demokrasiler çağlar boyunca süregelen ve günümüzde daha ileri aşamada sürdürülen insan hakları düşüncesinin temelleri üzerinde doğmuşlar ve zamanla yükselerek çağımızın ileri rejimleri düzeyine gelmişlerdir. İnsan hakları düşüncesi nasıl ki, demokrasilerin düşünsel temelini oluşturmakta ve genel çerçevesini çizmekte ise, demokrasiler de insana ve insanlığa bağlı temel hakların gerçekleştirildiği ve güvence altına alındığı siyasal düzenleri ve yönetim biçimlerini sergilemektedir.[12]

Ulusal İnsan Hakları, devlet ile insanlar/vatandaşlar arasında bir sözleşme ya da anlaşmanın parçası olarak görülebilir. Uluslararası insan hakları için üç katmanlı, üç yapılı bir dünya bağlamı gereklidir. Bireyler, devletler ve devlet toplulukları/ örgütleri bu özel toplumsal yapı ortaçağın sona ermesinden sonra yavaş yavaş meydana gelmiştir.[13]

İnsan Hakları Ve Çeşitli Disiplinler

İnsan Hakları, çeşitli disiplinler tarafından ele alınmaktadır. Sadece bir hukuk meselesi değildir. Etik, felsefi, sosyolojik, tarihi yaklaşımlar, dini yaklaşımlar İnsan Hakları konusunu ele almaktadır. Ancak bunların içinde hukuki yaklaşım hukuk terimleri kullanılarak yapılan açıklamalar uygulaması olduğu için, mahkemeler bu tür kuralları tatbik ettiği için, çok büyük önem taşımaktadır.[14]

Sonuç

İnsan Hakları, bir kez belirlenip herkes tarafından benimsenen, oluşmuş ve bitmiş kavramlarla içeriği değişen ve zenginleşen bir kavramdır. İnsan haklarının gelişim sürecine bakıldığında, bu hakların ilk ortaya atıldığı dönemde, devleti ahlaki bir ilke ile sınırlandırmayı ve bu suretle bireylere, devletin dokunamayacağı özgürlük alanlarına oluşturmayı amaçladığı görülecektir. Günümüzde bir bütün halinde toplumsal yaşamı düzenleyen siyasal rejimlerin ve hukuki düzenlerin meşruluk kaynağı olarak uygulanan insan hakları, insanın sırf insan olması nedeniyle sahip olduğu sorusunun cevabı da aynı kısalıktadır. Her insan bunları içinde hissettiği için bilir. Bu tanım biçimi doğal hukuk yaklaşımıdır. Kim tarafından konulduğu bilinmeyen “doğal” olan, tanım gereği duyulmayan bu haklar “insan kadar eski” sayılır.[15]

İnsan Hakları kavramının herkes tarafından kabul edilen bir tanımı yoktur. Türkçe kitaplar ‘kamu hürriyetleri’, ‘temel haklar’, ‘vatandaş hakları’ hep aynı anlamda birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Çeşitli tanımlarda ortak noktaları belirten bir tanım verecek olursak; “Kişilerin insan olmakla doğuştan sahip oldukları siyasal iktidar karşısında cins, yaş, inanç ve düşünce farkı gözetilmeksizin eşit oldukları devredilemez haklardır” diyebiliriz. Bu haklar hemen hemen her ülkede bulunan kanun önünde eşitlik, yaşama hakkı, özgürlük hakkı ve mülkiyet hakkı gibi temel haklardır. İnsan hakları öyle kutsal bir kavram ki, neredeyse bütün devletler ve devlet adamları meşruiyetlerini bu kavrama sadakatlerini açıklayarak korumak eğilimindedirler.

Şeriat mı, İnsan Hakları mı?
Gündemdeki tartışmalardan biri de "din-siyaset" ilişkisidir. Bu tartışmaya katılan taraflardan biri; yani "din siyasete karıştığı, iktidara talip olduğu takdirde demokrasi ve insan hakları tehlikeye girer; çünkü dine dayalı yönetimin (şeriatın, şeriata bağlı siyasetin) bulunduğu yerde demokrasi ve insan hakları bulunamaz" diyenler bizce iki guruba ayrılmaktadır: a) Samimi olup şeriat-İslâm ilişkisi ve bu ikisinin insan haklarına bakışı konusunda bilgi eksikliği bulunanlar. b) Gerçeği bildikleri halde demokrasi ve insan hakları çağımızın yükselen değerleri arasında bulunduğu için bundan yararlanarak İslâma karşı cephe oluşturmak veya mevcut cepheyi güçlendirmek isteyenler. Biz bu yazıda samimi, fakat bilgisi eksik olduğu için İslâmî yönetimden korkanları muhatap olarak almak, onlara şeriat ile insan hakları arasındaki ilişki konusunda bazı bilgiler sunmak istiyoruz.
Şeriat islâmî kaynaklarda iki mânâda kullanılmıştır: a) Din ve millet kelimeleri gibi bir bakış açısından İslâmı (dini) ifade etmek için; bu mânâda din, İslâm, şeriat, millet aynı mahiyetin farklı isimleridir. b) Dinin ibadet ve hayat düzeni ile ilgili kısmını ifade etmek için bu mânâda şeriat, İslâmın bütünü değil, bir parçasıdır.
İslâmın bilhassa toplum düzeni (siyaset, hukuk, iktisad alanları ki, buna "muamelat" denilmektedir) ile ilgili bağlayıcı nasları (ayetler ve hadisler) oldukça sınırlıdır. İslâmî ilimler arasında bulunan Fıkıh ilmi kitaplarının ihtiva ettiği muamelat hükümleri; yani şeriat kanunları veya bu kanunlara kaynak olan ifadelerin azı bu naslara, çoğu ise müctehidlerin yorumlarına ve görüşlerine (ictihadlarına) dayanmaktadır. Nasların belli bir örfe ve adete, geçici bir maslahata (faydaya) dayandırılmış olanları, örfün ve maslahatın değişmesi bile değişir. Mesela kaza yoluyla öldürme olayında mağdurun ailesine ödenecek tazminatın miktarı ile sorumluları, iktisadî ve sosyal gelişmelere, değişmelere paralel olarak değiştirilmiştir. Nasların zaman ve mekân boyutlarında evrensel olanları da, fert veya toplumda hasıl olan bir arızadan dolayı uygulanamaz veya uygulandığı takdirde dayanılamaz; zararlı, güç durumlar ortaya çıkarsa (zaruret halinde) askıya alınır, normal hal avdet edinceye kadar uygulanmaz. İctihadla, yorumla ortaya konmuş hükümlere gelince bunlar, ehliyetli alimler tarafından, usulüne uygun olarak yapılacak yeni ictihadlarla değişmeye daima açıktır. Şu halde adına şeriat denilen dinî kanunlar bütününün donmuş, değişmez, belli bir çağın şartlarını yeni çağlara taşıyan, uygulanamaz... hükümler olduğunu söylemenin ilmî tutarlığı yoktur.
İnsan haklarını hukukî bir kavram, felsefî bir düşünce olarak değil de bir olgu, bir fenomen olarak aldığımızda, onsekizinci asırdan günümüze kadar dünyamızda insan haklarından değil, güçlülerin, sesini duyurabilenlerin, dayatabilenlerin haklarından bahsetmek daha uygun olacaktır. İnsan haklarına ait kapsamlı metinlerin ortaya konmasından önceki tarihe baktığımızda ise Hz. Peygamber'in veda hutbesinde, Medine Site Devleti Anayasasında (Medine Vesikasında) ve bunlara kaynaklık eden Kur'an ayetlerinde ortaya konmuş bulunan insan hakları kavramının ve uygulamasının bir benzerine başka toplumlarda raslâmak mümkün değildir.
Kavram ve düşünce bakımlarından insan haklarını ikiye ayırmak gerekir: a) Statü hakları, insan olmaya bağlı olan, insan olan her varlığın sahip olduğu haklar. b) Kesbe bağlı, emekle, bilgi ve beceriyle, ehliyetle elde edilen haklar. Bu iki hak gurubunun kâmil mânâsıyle İslâm'da (şeriatta) bulunduğunu söylemek, hem insan hakları, hem de şeriatın ne demek olduğunu bilenler için hiç de zor değildir. Tartışılan daha ziyade din, düşünce ve ifade hürriyeti olduğu için İslâmda bu hakların varlık ve konumuna kısaca temas etmek gerekecektir. Bilmeyen ve bilmediği için korkanların ifadelerine göre şeriatla yönetilen bir ülkede, müslüman olmayan, müslümanca düşünmeyen ve konuşmayanlara söz ve hayat hakkı yoktur. Bu ifade ve inancın delili ise ikidir: 1. Tarihte görülen din savaşları, din adına yapılan zulümler ve baskılar. 2. Günümüzde İslâmı (şeriatı) uyguladığını söyleyen bazı ülkelerde görülen zulümler ve baskılar. Bu iki görüntü de kısmen ve bir bakış açısına göre doğru olmakla beraber bunları İslâmla, şeriatla aynılaştırmak yanlıştır. Tarihte en büyük savaşlar, insan kıyımları dine değil, siyasete ve din dışı ideolojilere dayalı savaşlar ve kıyımlardır. Mesela birinci ve ikinci dünya savaşlarının sebebi din değildir. Stalin döneminde katledilen 40-60 milyon insanın kıyım sebebi de din değildir. İslâm tarihinde görülen din savaşlarının da örtülü olmayan sebepleri din değildir din siyasete alet edilmiştir.
Günümüzde kurulu bir dünya düzeni vardır. Bu düzeni kuranlar, tarihte dini siyasete alet edenler gibi çağın dini olan demokrasiyi ve insan haklarını siyasetlerine alet ederek dünyanın bir bölümünü sömürmektedirler. Sömürülen ülkelerin çoğu İslâm ülkeleridir. Düzeni bozacak, sömürüyü durduracak, haksızlıklara hayır diyecek, insan haklarını ve ictimaî adaleti gerçek boyutlarıyle ortaya koyacak olan tek sistem İslâmdır.
Onun, dünyanın bir yerinde gerçek mahiyeti ve yüzü ile yaşanması ve görülmesi demek, oyunun bozulması demektir. Bu sömürü oyununu kuran, dünya düzeninin patronları bu sebeple İslâmın güzel yüzünü çirkin göstermek, islâmî oluşumları dejenere etmek durumundadırlar. İşte bu yüzden yer altında filizlenen, şiddeti kendilerine göre zaruri bir yöntem olarak görüp uygulayan gurupların şurada burada meydana getirdikleri islâmî uygulamalarla kendilerini tepkisel olmaktan kurtaramıyorlar. Baskı altında, hiddet ve şiddet içinde ortaya konan örnekler her adımında hikmet ve adalet bulunması gereken islâmı kâmil mânâda temsil etmekten uzak kalıyorlar. Bu da düzencilerin ekmeğine tereyağı gibi geliyor, sürüp sürüp insanlara yediriyorlar.
Gerçek şeriatın yürürlükte olduğu bir ülkede her inanç ve düşünce sahibi -genel ahlak, kamu düzeni, sağlık, güvenlik gibi sebeplere dayalı ve her sistemde bulunan kısıtlamalar dışında- bir kısıtlamaya tabi olmaksızın inancını yaşama, ifade etme, öğretme ve örgütleme hakkına ve hürriyetine sahiptir. Metinler bunu söylüyor, örnek uygulamalar da bunu teyit ediyor. Aksini iddia edenlerle detayları tartışmaya hazırız. Şimdi modern demokrasilere düşen, İslâmı ve şeriatı karalamadan önce, onda olduğu ölçüde insan haklarını hayata geçirmektir.
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 24 Kasım 2009, Salı 10:31:51    Mesaj Konusu: Re: İNSANLAR HAKLARİ Alıntıyla Cevap Ver

İnsan haklarının kısa özeti, "Bir bireyin, başka birey veya bireylerin hakkına tecavüz etmeyecek kadar hürriyete sahip olabilmesidir." Tanım olarak oldukça basit görünse de, karışıklık yaratan, diğer bireylerin haklarının tanımıdır.

Örneğin, sigara içmek bir hürriyet gibi görünse de, dumanının soluyan kişilerce teneffüs edilmesi, o kişilerin haklarına bir saldırı, sigara içildiğini gören bir çocuğun, ilerideki sağlıklı yaşama hakkına bir saldırı olarak görülebilir. Çocukların görmesi engellenebilir.

Kısaca, bu özgürlüğün nerede biteceği meselesi, kimi zaman, taraflarca kendi lehlerine olacak şekilde sündürülmektedir. Güncel örnekleri, devletin, kamu yararına olduğunu söyleyerek, dilediğini dinleme hakkını haiz kanun çıkartması ve bunu uygulamasıdır. Dinlenen kişilere göre, özel yaşamlara tecavüz edilmiş olmakta, dinleyenlere göreyse, kamuyu koruma adına bu yöntem yararlı bulunmaktadır. Sonucu ise hep beraber görmekteyiz. Dinlendiğini düşünen insanların huzursuzluğu, kişi hak ve özgürlüklerinin, tacizlerle nasıl zedelendiğini, yaşatarak göstermektedir. Binlerce kişi dinlenip, bunun sonucunda tek bir vaka bile yakalanamadıysa, özel yaşamlar basın önünde afişe edildiyse, toplumdaki tedirginliğin artmasına neden olduysa, kamu yararının nerede olduğu merak edilmektedir. Atılan taş ürkütülen kurbağaya değmiş midir? Pire için yorgan mı yakılmak istenmektedir?

Sonuç olarak, 1789 Fransız ihtilalinin tetiklemesinden beri, insan hak ve özgürlükleri, en azından tanım olarak dünya ülkelerinin anayasa ve yasalarında önemli bir yer almaya başlamıştır. Önemli olan, yasaların doğru şekilde uygulanıp yorumlanmasıdır. Toplum tepki ve refleksleri, bu kanunların doğru şekilde uygulanmasını sağlayacaktır. Bu yüzden, her birey, kendi hak ve özgürlüğü için mücadele etmek zorundadır.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

Tüm kadın aksesuar fırsatları için tıklayın !


Mesajları Göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Serbest Kürsü... Kategori Dışı... Tüm saatler GMT + 3 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

We request you retain the full copyright notice below including the link to www.phpbb.com. This not only gives respect to the large amount of time given freely by the developers but also helps build interest, traffic and use of phpBB 2.0. If you cannot (for good reason) retain the full copyright we request you at least leave in place the Powered by phpBB line, with phpBB linked to www.phpbb.com. If you refuse to include even this then support on our forums may be affected. The phpBB Group : 2002 // --> Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Forums ©
Copyright © 2008 Oymalitepe.Net & Site Kurulumu-Düzenleme: L@ZKaN - kuzeyinoglu - ^^KaRaYeL^^