Anasayfa | Fotograf Albümü |Forumumuz |Downloads | Hesabınız | Ziyaretçi Defteri|İletişim| Radyo

Oymalitepe.Net :: Başlığı Görüntüle - VAR İLE YOK ARASINDA
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olunÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun   GirişGiriş 

VAR İLE YOK ARASINDA

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Hikaye - Fıkra ve Komik Olaylar Hikaye - Fıkra ve Komik Olaylar
Önceki Başlık :: Sonraki Başlık  
Yazar Mesaj

ZaKDaRiZa

Mareşal
<b>Mareşal</b>



Kayıt: Feb 15, 2008
Mesajlar: 1527
Nereden: Trabzon



MesajTarih: 12 Nisan 2011, Salı 19:53:20    Mesaj Konusu: VAR İLE YOK ARASINDA Alıntıyla Cevap Ver




ASLİ ile HAKAN


Aslı Türkiye’nin en güzel illerinden birinde yaşıyordu. Zengin olmayan fakat; çok da fakir sayılmayan, orta halli, şükrünü bilen bir ailenin kızıydı. Ailesinden aldığı gelenek-görenek ve kültür eğitimiyle çevresinde sevilen bir kızdı. Okuluna gidiyor, derslerinden başarısıyla hem ailesini hem de kendini mutlu ediyordu. Tek isteği, okuyup doktor olmak, insanlara yardım etmek ve ailesine daha güzel hayat şartları sunmaktı.

Yalova Türkiye’nin en güzel yerlerinden biriydi. Gözde bir tatil bölgesi ve turistik bir yer olduğu için her çeşit insanların bulunduğu bir şehirdi. Aslı bütün insanlara saygı duyuyor, kimsenin fikrine düşüncesine karışmıyordu. O sadece kendi ailesi ile yetiştiği ve sevdiği şekilde yaşamak, herkesin düşüncesine saygı duyarak, güzel bir ortamda, herkesin Yüce Yaratan’ın mahkemesinde yargılanmasını, insanların insanlar tarafından düşünce ve inançlarından dolayı yargılanmasını istemiyordu. Bu onun görüşüydü ve kimseye de aktarmıyordu.

Yıllar ilerliyordu ve Aslı liseye başlamıştı. Okulda arkadaşları ile çok iyi geçinmeyi sever, kimseyi ne küçük görür, ne de çok yukarda tutardı. Çok samimi arkadaşları olmuştu. Bütün arkadaşları; özellikle ağırbaşlı oluşu, zamanında ve yerinde konuşması ve yerli yerince yaptığı güzel esprilerinden dolayı onu daha çok seviyorlardı. Okuldan arta kalan bazı zamanlarda sevdiği arkadaşları ile geziye çıkıyorlardı. Hem haftanın sıkıntısını atıp rahatlıyor, hem de yeni şeyler öğrenme fırsatı buluyorlardı. Çok güzel bir arkadaş çevresi vardı.

Bir hafta sonu yine Aslı’nın arkadaşları şehir dışına bir gezi düşünmüş, Yalova’ya çok uzak olmayan İzmit Keltepe’ye (Kartepe) gitmeyi kararlaştırmışlardı. Aslı ailesinden izinsiz hiç bir şey yapmazdı. Annesine babasına söylemiş, zor da olsa izin almıştı. Annesi, “Kızım biz sana güveniyoruz, sen kendini ve arkadaşlarını bilen birisin. Seni önce Allah’a sonra sana emanet ediyoruz” demiş ve uğurlamıştı Aslı’yı.

Aslı buluşma noktasına geldiğinde bütün arkadaşları oradaydı ama o güne kadar pek görmediği biri daha vardı. Yakışıklı, uzun saçları ve kendine özgü çok şık giyimli bir gençti bu. Merve hemen tanıştırdı “Arkadaşım Hakan, bugün tanıştırmak nasip oldu. İyi bir arkadaşımdır. Onun da bizimle gelmesini istedim, beni kırmadı” dedi. Aslı elini uzattı, “Ben Aslı, memnun oldum.” dedi.

Artık yola çıkacaklardı. Aslı2nın arkadaşlarından hali vakti yerinde olanlar vardı. Hasan, Menekşe ve Melek kendi araçları ile gelmişlerdi. Merve’nin arkadaşı Hakan da kendi otomobili ile gelmişti. Lüks bir BMW’nin kapısını açtı önce Merve’yi, sonra da diğer arkadaşlarından buyur etti. Merve Aslı’yı da o araca çağırdı ve dört araç Keltepe’ye doğru yol almaya başladı. Yolculuk esnasında Hakan dürüst sohbetiyle Aslı’nın takdirini aldı ama beğenmediği bir taraf da yok değildi. Hakan etrafındakilere yukardan bakıyordu. Babasından buldugu lüks araç, zengin yaşam tarzı ona bazı şeyleri unutturmuş, sanki ‘Dünya benim’ der gibi bir hali vardı. Bindiği arabadan, giydiği gömlekten, ayakkabıdan ve taktığı saatlerden bahsetti hep. Uygun bir anda Aslı bunların hep geçici olduğunu, bugün var ama yarın, belki de bir saat sonra yok olabileceğini, asıl önemli olanınsa gönül zenginliği olduğunu ve bunlar olmadan da mutlu ve güzellikleri yaşayabilmek olduğunu ifade etti. Hakan buna biraz bozulmuştu ama, pek belli etmedi.

Gölcük’ten sonra Derbent’i de geçmiş, Maşukiye’nin virajlı yokuşunu tırmanıyorlardı. Manzara enfes, ünlülerin tatil köyleri, dış görünüşleriyle dahi birbiriyle yarışan villalar, kiraz bahçeleri ve rengârenk bir doğa içinde tırmanıyorlardı Keltepe’ye doğru. Yol kenarındaki bir suyun yanında mola verdiler, su içtiler. O güzel manzaraya fotograf çektiler hepsi ayrı ayrı. Yolun üst kısmında çok güzel bir ormanlık alan vardı. Aslı oraya fotograf çekerken, orman ağaçlarının altında bir mezarlık olduğunu fark etti. Her dört ağacın arasında bir mezar bulunmaktaydı ve ağaçlar epey uzun boylu idi… Müthiş güzel bir doğa içerisindeki mezarlar, insanın ben de ölünce burada olsam diyebilecegi güzellikte bir yer. Aslı fotoğraf çekti, ellerini açtı ve kabristandakilere dua etti, Fatiha okudu. Ona bakan arkadaşları da aynısını yaptı. Hakan hâlâ diğer manzaraları seyretmekle meşguldü. Aslı kimseyi kırmak istemezdi asla, Hakan’a yaklaştı ‘’Hakan bakar mısın? Ne kadar güzel bir mezarlik” dedi. Hakan pek umursamayarak
“Evet gerçekten… ama öldükten sonar mezarın güzel olsa ne olur?’’ dedi. Kolundaki milyarlık saatine baktı ve “saat ilerledi, haydi devam edelim” dedi. Virajlari döne döne çıkarken Hakan hep mal varlığından dem vuruyor; babasından, fabrikadan, denize nazır villalarından anlatıyordu. Aslı Hakan’ı çok sevmişti ama sürekli dünya varlıgından söz etmesini münasip görmüyordu. Bunu kırmadan ona nasıl anlatabilirdi onu düşündü. Çünkü insanları kırmadan anlatmalıydı istediklerini, hep öyle düşünüyordu.

Keltepe’ye çıkmışlardı. Manzara harika, tabiat mükemmel, Ağustos sıcağında burada tam bir yayla havası vardı. Her sey mükemmeldi, yiyip içip eğlendiler. Çaylarını içerken sohbet koyulaştı. Aslı “Evrenin yüce yaratıcısına şükürler olsun, ne güzel bir gün geçirdik. O istedikten sonra bütün her şeyi insanoğlunun emrine verir, yeter ki insanoğlu istemesini ve şükrünü bilsin” dedi. “Bakın benim ne otomobilim var, ne de bu geziye özel çıkacak kadar varlığım. Kâinatın sahibi bana sizin gibi arkadaşlar verdi ve ben de sizin vesilenizle, O’nun izniyle bu güzel günü yaşadım. Hepinize çok teşekkürler” dedi.

Hakan ise baba ve dedesine çok şey borçlu olduğunu, onların sayesinde istediği arabaya binip istediği her şeyi alabildiğini ve istediği her şeye onların sayesinde kavuştuğunu söyledi. Aslı Hakan’a dönerek, “Hakan onlar çalıştılar kazandılar ama veren Yüce Allah’tır. Önce O’na, sonra da babanlara teşekkür etmelisin, sakın bana kızma” dedi.” Çünkü o istediğine iştediği kadar verir ve istediğinden de hepsini bir anda alır. Yani Hakan kâinatın Yaratıcısı isterse, senin arabanı, villanı, babanın fabrikasını, hatta bizim bütün varlığımızı bir anda yok edebilir. Onun için dedim şükrümüz önce ona olmalı diye”. Hakan kızmamıştı ama bu sohbet pek hoşuna gitmemişti. Aslı’ya şöyle bir soru yöneltti: “Diyelim ki kaza yaptım, bana bir şey olmadı arabam gitti, evim var… Diyelim ki evim yandı, arabam ve fabrikam var. Hepsinin bir anda kaybolması biraz zor gibi…”.
Aslı şöyle devam etti. ”Evreni yaratan, ona bu varlıkları bizler için gönderen Yüce Mevlamın bizim gözümüze görünmeyen melekleri var, onlara verdiği emirleri onlar anında yerine getirirler, ne fazlasını yaparlar, ne de azını”.

Hakan’ın maneviyatla çok ilgisi olmadığı için bu ifadeler ona biraz tuhaf geldi ve anlamadan şu sözler ağzından dökülüverdi. “Aslı, çalışmalı insan. Senin baban ve deden de benimkiler gibi çalışsaydı şimdi senin de aracın ve villan olacaktı. Meleklerden her şey beklenmez ki”. Aslı çok üzülmüştü. “Hakan ben halimden çok memnunum ve çok mutluyum” dedi. “Sadece sana biraz manevi pencereden bakasın diye demiştim bütün bunları. Kusura bakma Seni üzdüm ise affet” dedi. Bu güzel gün için Hakan’a ve arkadaşlarına teşekkür etti. “Bu güzel Agustus gününü hiç unutmayacağım” dedi. Çantasındaki günlük defteri geldi aklına ve onların yanında “16 ağustos hayatımın en güzel günü” diye yazmayı da unutmadı. Vedalaşıp ayrıldılar.

Aslı eve geldi. Yalova’nın mahalleleri arasında kendilerine has, küçük bir evleri vardı. Kapıda annesi karşıladı onu. Kızını mutlu görünce o da mutlu olmuştu. Gününü özetleyerek anlattı annesine. Hakan’dan bahsetti. Onu sevdiğini, beğendiğini fakat, manevi bilgisinin çok az olduğunu, ona yardım etmek istediğini söyledi. Annesi gülerek “yoksa gönül işi mi” dedi. “Yok anneciğim, iyi bir çocuk ama manevi tarafı eksik, yardım etmek lazım. Bu bizim insanlık görevimiz”.

Saat 22:00’a geliyordu Aslı annesine iyi geceler dileyip yattı. Gündüz hem eğlenmiş, hem de yorulmuştu. Yatağa uzandığı gibi uyudu. Gecenin ne zamanı olduğunu bilmiyordu. Büyük bir gürültü ile uyandı. Sanki dünya yıkılıyor, neye uğradığını şaşırmış halde, evin beşik gibi sallandığını ve üzerine düşen bazı maddelerin olduğunu hissetti. Kalbi korkudan yerinden çıkacaktı sanki. Birden anne ve babasını hatırladı. Şehrin her tarafından çığlıklar yükseliyordu. Annesi ve babasının bulunduğu odaya koştu. Üzerlerine düşen elbise dolabını zorlukla sağa kaldırdı. Şükürler olsun yaşıyorlardı. Dışarı fırladılar. Şehirde büyük bir çığlık ve toz bulutu vardı. Aslı, annesi, babası dahil herkes ağlıyordu. Bir süre sonra deprem olduğunu anladılar. Sıkıca birbirlerine sarıldılar. Aslı’nın annesinin bir kolu feci şekilde ağrıyordu. Aslı olayı ufak çiziklerle atlatmıştı.
Sabah olunca yaralılar hastanelere kaldırıldı. Kurtarma ekipleri hızla çalışmalara başladılar. Aslı annesiyle hastanedeydi. Hastane yaralılarla dolup taşmıştı. Bağrışmalar, çağrışmalar durum dayanılacak gibi değildi. Aslı dua ediyor, Allah’a yalvarıyordu. Herkes için, annesi ve babası hayatta olduğu için. Zaman zaman da ağlıyordu. Şehirde gördüğü yıkık binalar ve onların enkazları altında kalanları düşündükce tir tir titriyordu. Bir ara hastanenin penceresinden dışarıyı seyrederken annesinin bulunduğu odaya her tarafı yara bere içinde bir hasta gelmişti. Bağırıyor, ağlıyordu. Bu sesi tanır gibi oldu Aslı. Kafasını o tarafa çevirdiğinde ne görsün, bu kişi dün beraber Keltepe’ye gittikleri Hakan’dı. Hemen yanına koştu, geçmiş olsun dileklerini iletti. Birbirlerine sarıldılar. Hakan durmadan ağlıyordu. Aslı ona moral veriyor “bir şeyin kalmayacak, korkma!” diye teselli vermeye çalışıyordu. Hemşire, Hakan’a sakinleştirici iğne yaptı ve Hakan rahat bir uykuya daldı. Aslıda babasının yanına eve gitti. Annesi iyi idi, kolundaki kırık alçıya alınmıştı ve oldukça rahattı.

Bir kaç saat sonra Aslı tekrar hastaneye geldiğinde Hakan’ı kendine gelmiş buldu. Hakan “yıkılan villanın tuğlaları arasında sıkışıp kaldığımda, Aslı beni kurtar diye sana bağırdığımı hatırlıyorum ama sesimi ulaştıramadım. Sonra ne oldugumu hatırlamıyorum. Sonrasında da kendimi burada buldum. Sizi dün tanımıştım ve yine ilk yanımda olan sizdiniz. Ne kadar teşekkür etsem azdır. Annem ve babamdan bir haber alamıyorum, ne yapmalıyım Allah’ım ne yapmalıyım?”diyordu Hakan.

Sonraki gün hastanede yatağa çok ihtiyaç olduğu için Aslı annesini eve getirmişti. Hastanede daha acil hastalara yer açılmalıydı çünkü. Yıkılmayan tek katlı evlerinde annesine babasına bakıyor ve yaralılara dua ediyordu. Üç gün sonra Hakan’a bakmaya gittiğinde, Hakan annesinin babasının öldüğünü ev-araba neleri varsa yerle bir olduğunu Aslı’ya anlatırken “Aslı bu gece hep bana o gün söylediklerini hatırladım. Ben ne kadar da büyük konuştum, bir kaç saniyede her şeyim gitti. Hiç bir şeyim ve hiç kimsem kalmadı. Rabbim beni affetsin sen de affet, ne olursun beni yalnız bırakma” dedi. Bunları duyan Aslı ağlamaya başlamış Hakan’a sıkıca sarılmıştı. Hakan’a söz verdi ve iyileşince onu bırakmadı. Annesine babasına durumu anlattı ve Hakan’a sahip çıktılar. İlerleyen günlerde de bu arkadaşlığı beraberliğe çevirdiler. O günü ve anılarını hiç unutmadan birbirlerine güç vererek yaşamlarına devam ettiler.

Yazar : Halil Aktas (10 Nisan 2011



ZaKDaRiZa Ben insanlari beni sevsinler diye sevmedim <br> <br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSN Messenger

_Nesil_

Tecrübeli Üye
Tecrübeli Üye



Kayıt: Sep 09, 2009
Mesajlar: 321




MesajTarih: 22 Nisan 2011, Cuma 23:08:42    Mesaj Konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Yüreğinize sağlık Halil abi! Uzun bir yazı diye okumayı geciktirmiştim, ama okumaya başlayınca sıkılmadan, merakla devam ettim. Gerek verdiğiniz mesajla gerek kolay anlaşılır, akıcı üslubunuzla güzel bir hikaye oluşturmuşsunuz.

Hikayenin özü gayet açık: Bu dünyada sahip olduklarımızın gelip geçici olduğuna inanmalı ve bunlara gereğinden fazla bağlı kalmamalıyız; her şeyin sahibinin yüce yaratıcımız ALLAH (c.c.) olduğu manevi duygusunu taşımalıyız.

' Bizler dünyaya sahip olmaya değil şahit olmaya geldik.'
' Malına güvenme bir kıvılcım yeter. RABBİNE Güven “O” her şeye yeter.'

Mal Sahibi Mülk Sahibi- Hani bunun ilk sahibi,
Mal da yalan mülk de yalan –Var biraz da sen oyalan.
(Yunus Emre )


Bu arada, 17 Ağustos Depremini merkezinde yaşayan bir arkadaşımın anlattıklarını, her deprem oluşunda nasıl da o güne dönüp korkuyla paniklediğini hatırladım da, gerçekten de Var ile Yok arasında yaşadığımıza en etkili örneklerden biri o üzücü olaydır sanırım. Hikayede gerçeklik payı var mı bilmiyorum, eğer kurgu ise, bence de çok doğru bir örnek vermişsiniz Halil abi.

Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder

ZaKDaRiZa

Mareşal
<b>Mareşal</b>



Kayıt: Feb 15, 2008
Mesajlar: 1527
Nereden: Trabzon



MesajTarih: 22 Nisan 2011, Cuma 23:15:59    Mesaj Konusu: Re: Alıntıyla Cevap Ver

Nesil çok çok teşekkür ediyorum. Aynen dediklerinizin mesaji idi bu hikayedeki amacım ve tamamen kurgudur. Sadece bir mesaj. Çok kişilerin varlıgını her şey bildigi ama bunun her şey olmadıgını bu gün olanın yarın olmayabilecegini vurgulamak istedim. Okudugunuz ve yorumladıgınız için teşekkürlerr. kırmızı gül

ZaKDaRiZa Ben insanlari beni sevsinler diye sevmedim <br> <br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSN Messenger

Tüm kadın aksesuar fırsatları için tıklayın !


Mesajları Göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Hikaye - Fıkra ve Komik Olaylar Tüm saatler GMT + 3 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

We request you retain the full copyright notice below including the link to www.phpbb.com. This not only gives respect to the large amount of time given freely by the developers but also helps build interest, traffic and use of phpBB 2.0. If you cannot (for good reason) retain the full copyright we request you at least leave in place the Powered by phpBB line, with phpBB linked to www.phpbb.com. If you refuse to include even this then support on our forums may be affected. The phpBB Group : 2002 // --> Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Forums ©
Copyright © 2008 Oymalitepe.Net & Site Kurulumu-Düzenleme: L@ZKaN - kuzeyinoglu - ^^KaRaYeL^^