Anasayfa | Fotograf Albümü |Forumumuz |Downloads | Hesabınız | Ziyaretçi Defteri|İletişim| Radyo

Oymalitepe.Net :: Başlığı Görüntüle - BURAYA IŞIKLA GEL...
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olunÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun   GirişGiriş 

BURAYA IŞIKLA GEL...

 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Serbest Kürsü... Kategori Dışı... Serbest Kürsü... Kategori Dışı...
Önceki Başlık :: Sonraki Başlık  
Yazar Mesaj

Askin-Elif-Hali

Bağımlı Üye
Bağımlı Üye



Kayıt: Oct 11, 2009
Mesajlar: 86
Nereden: izmir_



MesajTarih: 08 Kasım 2009, Pazar 10:07:32    Mesaj Konusu: BURAYA IŞIKLA GEL... Alıntıyla Cevap Ver

Gün, bir babanın evinden çıkmasıyla evine dönmesi arasında geçen zamandır. Hiçbir ansiklopedide yazmaz. Baba eve geç döndüğünde uzamıştır gün, erken geldiğinde kısalmış.

Çocukların gün dönümü ise başkadır. Çocuk için uzar gün erken geldiğinde baba, kısalır geciktiğinde. Dünya güneşin etrafında dolanırken eğilmiştir hafiften tevazu ile. Bu yüzden güneşin elleri saçlarına farklı açılardan yaklaşır. Başındaki yapraklar, kar taneleri bundan. Alnındaki terler, kirpiklerindeki polen. Baba mı? O dünyanın etrafında dönmektedir, hafifçe eğmiş başını. Onun mevsimleri ne kadar sıcak. İşte elinde paketlerle eve dönüyor, hasat zamanı. Bir kolundan üzüm salkımları sarkıyor, diğerinden kiraz dalları. Baba eve döndü. Gündönümü. Kaç kere çıktı evden ve kaç kere döndü? Günler kısalmaya başladı sonra. Baba dönemedi eve, bastırdı kış. Dünyanın etrafında başı eğik dolanırken, ne gördüyse yerden kaldıramadı başını. Nereye saklayacağını bilemedi ellerini. Hiçbir sözlük yazmaz. Eli boş çaldıysa kapısını evinin bir akşam baba, dışı kış içi cehennem.

Sözlüklerin yazdığı şudur: "Baba: Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek." Şöyle yazmalıydı oysa: "Çocuğun dünyaya gelmesinde ve dünyayı algılamasında etken olan erkek." Belki de o babalar kaybolduğundandır. Lokman Hekim, İmam Gazzâli, Nâbî... Kış bastırmış, oğullarına söyleyecek sözleri olan babalardan haber alınamamaktadır. "Ey oğul" diye hitap etmemektedir kimse oğluna. "Ey!" diyecek oğullar da sırra kadem basmıştır. Babalığın yalnız sulbü değil ruhu da sahiplenmek olduğunu bilenler, İmam Gazzâli'nin kapısını çalmak için ellerini sürmüşlerdir tokmağa. O da ne "Ey oğul!" diye bir ses gelmektedir içeriden: "Ey oğul! Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermâyem yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermâye o kadar kıymetlidir ki verilen her nefes artık hiçbir şekilde ele geçmez. Nefesler sayılıdır ve azalmaktadır. O hâlde nefeslerini iyi değerlendir!" Elleri taş kesilen babalar kapıyı çalamaz artık. Kendi evlerine geri dönmeye karar verirler. Fakat yol başka bir zamana taşır onları. Yusuf Nâbî'yle karşılaşırlar. Nâbi "Hayriyye" bahçesinde seslenmektedir oğluna: "Ey isteklerimin sevindiren çerağı! Ey Aziz ve Celil olan ALLAH'ın bağışı oğul! Dünya meşgalesinden önce insan için önemli ve gerekli olan şey budur ki; işlediklerinin daima sonunu düşün ve böylece din evin onarılmış olsun..." Babalar duyar duymaz bu kelimeleri, arkalarına dönüp koşmaya başlarlar, bir an önce varmak için evlerine. Fakat yollar karışır yine ve kendilerini kadim bir diyarda bulurlar. Bu kez Lokman Hekim konuşmaktadır oğluyla: "Oğlum! Dünya dipsiz bir deryadır. Bu deryada senin gemin dingin bir kalple ALLAH'a iman olsun. Geminin donanımı takva ve ibadet, yelkeni tevekkül olsun!" Bu kelimeleri de duydular ya! Ne yapsın babalar? Hangi babaya bağlasınlar gemilerini! Babalar ne yapsın? Evlerine koşsunlar!

Gün bir babanın evinden çıkmasıyla evine dönmesi arasında geçen zamandır. Ve bir gün eve dönmez baba. Gün dönmez. Dünyanın çevresinde başı eğik dolaşan o yorgun yıldız söner. Komşular eve dönmeyen babayı evden çıkarırlar omuzlar üstünde. Baba evden çıkarken çocuğun omuzlarında rütbe. Babanın mirası altın değil, o gümüş yıldız. Baba "Ey oğul!" dediyse "Ey Baba!" diyecektir çocuk. Babanın atına binecektir, aynı üzengiye basarak ayaklarını. Dünyanın ne olduğunu algılamışsa bir kere, babanın uğrayacağı şehirleri dolaşacaktır bir bir. Denizlere gemiler, gemilere kürekler, küreklere eller hibe edecek, gölgeler bağışlayacaktır güneşe. İşte Alparslan'ın oğlu toprağa babasını vermiş yürüyor başı önde. Baba tahttan mezara inmiş. Oğul mezardan tahta çıkıyor. Ve bir gün at üstünde görüyor onu bir meczup. "Amanın!" diyor, "baş aşağı olan şu saltanat şu devran ne güzel şey! Babası gitti; şimdi oğlunun da ayağı üzengide!"

Baba eve erken geldi, uzadı gün. Oğul, üzengiye basıp indi attan. "Baba adam" , " Baba evi"nde, "Babadan kalma" minderde, "babaca" su istedi çocuğundan. Çocuk bir bardak suyla koştu yanına. Bir bardak, su ve çocuk... Çocuk bir bardak su. Baba çağıldıyor. Çocuk şelaleye uzatıyor bardağı. Şelale Bostan'a akıyor. Bostan'da bir ihtiyar gözleri dolu. Çocuğunu kaybetmiş. Ya da başka bir yurda gitmiş izinsiz ondan. Mezarından bir taş koparıyor acıyla. İçi görünüyor kabrin. O dar ve karanlık yere bakınca sarsılıyor baba, yerle bir oluyor her şey. Uçuşuyor dünyada ne varsa. Eğimini kaybediyor dünya. Dört mevsim bir mevsime sığınıyor. Karanlık bir mağaraya. Ta ki rüzgar dinip akıl dönüyor evine ve tanıdık bir ses duyuluyor çukurdan:
"

Baba! Bu karanlık yerden ürküyorsan, buraya ışıkla gel!
"

A. Ali Ural
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 09 Kasım 2009, Pazartesi 10:35:02    Mesaj Konusu: Re: BURAYA IŞIKLA GEL... Alıntıyla Cevap Ver

Yüce Allah tüm babaların, evlerine elleri dolu olarak gelebilmelerini nasip etsin. Malumdur ki, babalar çocuklar için süper kahramandırlar. En kuvvetli onların babalarıdır, en zengini, en muktediri de o. Zaman öyle bir zaman ki artık, babayı çocuğun gözünde, çocuğu babanın gözünde değişik bir yerlere sürüklemekte sanki. Baba aciz, çocuk her zamanki çocuk. Zor durum, hem de çok zor.

Ah zaman denen o törpü; değerleri birer birer nasıl da inceltip yok etmekte. Zaman birşey yapmıyorsa , nedir ki bu erozyonun sebebi? Herhalde insanlık doğru yolda olsa, sürekli iyiye güzele doğru bir gidiş olmalı değil miydi?

Galiba hem kişinin, hem de insanlığın kurtuluşu, bugün Halil Bey'in NASIHAT başlıklı şiirinde gizli.

Güzel paylaşımınız için çok teşekkürler Askin-Elif-Hali. alkış kırmızı gül

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

Tüm kadın aksesuar fırsatları için tıklayın !


Mesajları Göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Serbest Kürsü... Kategori Dışı... Tüm saatler GMT + 3 Saat
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

We request you retain the full copyright notice below including the link to www.phpbb.com. This not only gives respect to the large amount of time given freely by the developers but also helps build interest, traffic and use of phpBB 2.0. If you cannot (for good reason) retain the full copyright we request you at least leave in place the Powered by phpBB line, with phpBB linked to www.phpbb.com. If you refuse to include even this then support on our forums may be affected. The phpBB Group : 2002 // --> Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Forums ©
Copyright © 2008 Oymalitepe.Net & Site Kurulumu-Düzenleme: L@ZKaN - kuzeyinoglu - ^^KaRaYeL^^