EKONOMİ VE LAİKLİK İKTİDAR

selamtugba0854 · Bağımlı Üye

Bir türlü ülkemizin olmazsa olmaz meselesikendilerinin fikir yürütecebilecekleri laiklik kamusal alanda vazgeçilmezligi şudünyada eşi benzeri bulunmaz laikligimizin düşmanı ekonoindemik gelişmişlik malesef çok kırılganlık arzediyor türkiyenin ekonomik yolculugunda dünya ölçeginde bir vizyon geliştirmesinde öncü özalıyıllardan sonra bir intikam süreci yaşanmadımı?bir bakıyoruz birgecedebir hükümet yada laiklik krizyele buharlaşıp gitmiş nereye tabiki havaya degil bu fırsatı ganımet öncedenbu işin tezgahında çalışan kriz tücarların kucagına nezaman bu ülkede laiklik adam akıllı tanımlanır laiklik bir iktidar alanı olmaktan çıkar ekonomi ozaman düze çıkar zira zenginleştikçe uzaklaştıgımız!(algı malesef)laiklige bizi geri döndürmek birileri oldukça siyasiler daha iyi iktidarcılık oynar laiklik ile zenginligin ayrılacagını anlamalrı gerekiyor tüsüyadınalınan kararlara hiç itirazını ben duymadım siz dudunuzmu çünkü bunlar ati laik olup çıkarlar bu damga onlara yakışır daha ses çıkarmazlarsa ben böyle düşünüyorum sizler laiklik ve ekonomi hakkında ne düşünüyorsunuz çok mutlumusunuz köylüyü öldürdüler atatürkün sözünü hatırlasalar köylü milletin efendisidir diye
ama onlar köylü silip attılar üretim yok ama kendilerine var tabiki terörde olur hırsızlıkda olur katilde olur bir atatürk daha gelsede bizi kurtaramaz heralde çünkü onların tuzu kuru kuru oldukları için gi ananı al diyecek kadar demeyim çok kızdım
neden bizim vatandaşlarım gurbet acısı çeksınler neden kendi topraklarında üretip çalışmasınlar sanırım bu bitmez çünkü çok doluyum

gursoyt · Altın Üye

Sadece başlıktaki üç kelimeyi alıp, bunlarla bir kompozisyon yaz denilseydi, ben dahil birçok kişi, birsürü örnekle ciltler dolusu kitap yazabilirdi. Açıkçası, memleketimizde, bu üç kelimenin bir arada olduğu zamanlar, o kadar eskilerde kaldı ki, belki şu an orta yaş ve üstü guruptaki çoğu kimse, bilinçliyken hiç göremedi denebilir.

Dinin, iktidarların halkı kontrol etmekte, bir enstrüman olarak kullanılması, neredeyse insanlık tarihiyle eştir. Aztek, Mısır ve Maya uygarlıklarında, astronomiyle uğraşanlar, kozmolojik olayları dinsel işaretlerle yorumlayıp, halkı kontrol etmekte araç olarak kullanırlardı. Bu kişlere rahip denilirdi. Yazının icat edilmesinden önceki dönemleri elbette bilebilmemiz mümkün değil. Halkın korkularla yönlendirilip, yönetilmesi oldukça kolaydır ki günümüzde örneklerini görmekteyiz. Rahiplerin, dikkat ettikleri konu, bilgilerin sıradan halk arasına yayılmasını önlemekti, ki anlayan halk, rahiplerin yönetimini kabul etsin, itirazlar olmasın.

M.S. 325 yılında, İznik'teki toplantıdan sonra, Hristiyanlık da, Roma imparatorluğunun emrinde, imparatorun baş rahip olduğu, teslis (üçleme) inancının kabul edildiği, bir nevi çok Tanrılı döneme girdi. Aynı prensiple, İncil'in sadece Latince kalması, rahiplerin kontrolunda, halk tarafından tam anlaşılmaması için ne gerekiyorsa yapıldı. Ancak ve ancak, Avrupa'da gelişen reform hareketlerinden sonra, İncil Almanca ve diğer dillere çevrilip, halk tarafından anlaşılmaya başlandı. Bilimde gelişim de ancak bu tarihlerden sonraya rastlar.

Dinimizde de benzer süreçler yaşandı, Hz. Muhammed (S.A.V.) zamanında, tam anlaşılabilen din, beraberinde ve peşisıra gelişmeyi de getirdi. Yönetimler, zamanla, dini kendi tekellerine almaya başladıktan, din üleması türedikten, halkı kontrol altına almaya başladıktan sonradır ki, gerçek din hurafelerle örtülmeye, reformun ışığıyla aydınlanan avrupalıların, önlenemez atağıyla, halk geri kalmaya, başladı.

Ülkemizde, kutsal kitabımınızın, halkın anlayabileceği şekilde, meal ve tefsirlerinin yapılması ancak Cumhuriyet'in ilk yıllarına rastlar. Bu dönemde laiklik söz konusudur. Ama, dinimizce, yasaklanan ruhban sınıfının, bir şekilde yeniden türemesi, kendilerine farklı isimler takması ile, şekil değiştirerek gündeme gelmesi çok uzun sürmez.

zafersoy · Platinyum Üye

sayın hocam ekonomik göç dünyanın her yerinde var.her insan hayat şartlarından dolayı yurdun herhangi biyerinde veya dünyanın herhangi bir ülkesinde çalışabiliyor.belki 50 li yıllarda ekonomik buhrandan dolayı başka ülkelere gurbete gitmiş insanlar vardır ama inanın yüzde sekseni tekrar türkiyeye dönmek istemezler.tabiki türkiyenin şu anki ekonomik sıkıntılarında...benim terör ile ilgili bir yazım var.ordada belirttiğim gibi hangi idooloji olursa olsun tek başına veya şahıs olarak hiç bir fikir yürümez.fikir ve idooloji altındaki yönetim şekli ancak ve ancak tüm toplumca benimsenmesi ve ülkece uygulanması gerekir.yani laik olmadığımızı ima eden başlığınıza katılmıyorum.
belirli kurallar içerisinde bu ülke atatürk zamanından günümüze kadar hep laik ve demokrasiye uygun olarak kaldı öyle olmaya'da devam edecek.tabi bu sistemi istemeyen azınlık guruplar,siyasi liderler oldu olmayada devam edecek ama biz bayrağı göndere çektiğimiz sürece ve atatürk ilke ve inkılaplarını yaşattığımız sürece hiç biri emellerine ulaşamayacak.

köylüye vurulan büyük darbede size katılıyorum..üretim yok ve dışarıya bağımlı olarak yaşıyoruz.türkiye halen bir tarım ülkesimi yoksa bir sanayii ülkesimi tam olarak anlaşılamıyor.önce onu oturtmamız lazım.türkiyenin önünü sanayii alanında açık görüyorum çünkü dünya rezervlerinin yüzde yetmişi olan bir bor madenimiz,sürekli yeni açılan ve yüzyıllarca hammadde ihtiyacımızı karşılayacağımız petrol kuyularımız var..etkili bir şekilde kullanılırsa dünya devi olmamamız içten bile değil.

yazınızda öyle vurgulamalar varki ;bu ülke elden gidiyor orduları dağıtılmış,tersaneleri kapatılmış,dahili ve harici beddahların istilasına uğramış ifadesi sezdim.ama bence hiçte öyle değil..bir sistem ancak ve ancak seçimden seçime kadar yaşayabilir..belkide darbeye kadar..aksi halde türkiye türk ve müslüman bir ülke olarak kuruldu bin yıllarcada o şekilde devam edecek...

saygılar....

not : yazınızda yine nokta,virgül,soru işareti ve paragraf göremedim