Anasayfa | Fotograf Albümü |Forumumuz |Downloads | Hesabınız | Ziyaretçi Defteri|İletişim| Radyo

Oymalitepe.Net :: Başlığı Görüntüle - 4.KONUK TUĞRUL GÜRSOY ..
 SSSSSS   AramaArama   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için login olunÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için login olun   GirişGiriş 

4.KONUK TUĞRUL GÜRSOY ..
Sayfa 1, 2, 3  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Forum Üyeleri... Haftanın Konuğu... Forum Üyeleri... Haftanın Konuğu...
Önceki Başlık :: Sonraki Başlık  
Yazar Mesaj

zafersoy

Platinyum Üye
Platinyum Üye



Kayıt: Oct 30, 2008
Mesajlar: 2039
Nereden: TRABZON



MesajTarih: 01 Haziran 2009, Pazartesi 11:14:49    Mesaj Konusu: 4.KONUK TUĞRUL GÜRSOY .. Alıntıyla Cevap Ver

tuğrul bey hayırlı olsun sizi burda görmekten müsterihiz

bu günlük sorum yok yarın soru bombardumanına tutacam

<div>Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. <br>Kuyu dibinde kaldın diye kırılma belki oradan bile bir kapı açılır. <br>Yusuf kuyudan sultan oldu.."</div><br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 01 Haziran 2009, Pazartesi 11:20:31    Mesaj Konusu: Re:4.KONUK TUĞRUL GÜRSOY .. Alıntıyla Cevap Ver

Elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım; Allah utandırmasın. Yanlış anladığım sorular veya eksik cevaplarım olursa, lütfen uyarın ki yeniden yanıtlayabileyim.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

ZaKDaRiZa

Mareşal
<b>Mareşal</b>



Kayıt: Feb 15, 2008
Mesajlar: 1527
Nereden: Trabzon



MesajTarih: 01 Haziran 2009, Pazartesi 11:53:00    Mesaj Konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Tugrul bey öncelıkle hoş geldiniz bu güzel koltuga. Çok Çok teşekkürler. Sorularımızla sizi daha iyi tanımaktan mutlu olacagız.

ilk soru benden olsun.

1-Oymalitepe fm ve oymalitepe net dostlugunu radyomuzu ve sitemizi nasıl buluyorsunuz.
2- Daha güzele ve güzelliklere gitmek için hep beraber neler yapabiliriz. saygılar

ZaKDaRiZa Ben insanlari beni sevsinler diye sevmedim <br> <br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSN Messenger

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 01 Haziran 2009, Pazartesi 12:41:09    Mesaj Konusu: Alıntıyla Cevap Ver

ZaKDaRiZa demiş ki:
Tugrul bey öncelıkle hoş geldiniz bu güzel koltuga. Çok Çok teşekkürler. Sorularımızla sizi daha iyi tanımaktan mutlu olacagız.

ilk soru benden olsun.

1-Oymalitepe fm ve oymalitepe net dostlugunu radyomuzu ve sitemizi nasıl buluyorsunuz.
2- Daha güzele ve güzelliklere gitmek için hep beraber neler yapabiliriz. saygılar


Çok teşekkür ederim Halil Bey, hoşbuldum; umarım layıkıyla soruları yanıtlayabilirim.

1- Oymalıtepe FM ve Oymalıtepe Forum, ancak ziyaretçiler ve katılımcılarıyla değerlendirilebilir. Bu yüzden, belki dolaylı gibi olacak ama, katılımcılardan bahsedersem, belki cevaba daha yaklaşmış olurum. Flatcast'te çok radyo var, ama bana kalırsa hiçbirinde, bu denli samimi, sanallıktan uzak, forumla entegre, bir ortam yok. Hemen hemen herkes, birbiriyle, msn olsun, facebook olsun, gerçek yaşamda, gerçek buluşmalar olsun, iletişim ve arkadaşlık ilişkisi içerisinde. Herkes, son derece samimi ve içten.

Yalnızca, bir tek dezavantajımız var gibi görünüyor, o da kullanıcıların genellikle karadenizli olmasından kaynaklanan minik bir pürüz; alınganlık katsayımız birazcık yüksek sanki. Ben de karadenizli olduğum için, bir nevi öz-eleştiri gibi de olabilir sanıyorum. Çabuk parlar, çabuk söneriz; bu yüzden bazen gereksiz pişmanlıklar da yaşayabiliyoruz. Biraz sabırsız, aceleci yanımız da var tabii. Bazen konuyu tam olarak anlamadan, ani tepki verebiliyoruz; bu yüzden gereksiz, anlaşıldıktan sonra pişmanlığa dönüşebilen, duygular yaşayabiliyoruz.

Halil Bey ve ailesi, radyo ve forumda, müstesna bir işlevdeler. Kişiler arasında, adeta yüksek bir çekim kuvveti oluşturmuşlar. Herkese aydın, sıcak ve sevecen yaklaşımlarıyla, rahatlıkla bu ortamı sağlamaktalar. Kısa bir zaman aralığında, radyo ve forumda olmamama rağmen, gözlemlerim sonucu, kişi ve olaylara çok fazla müdahil olmadan, sevgi bağları sayesinde, birçok sorunu daha başlamadan çözebilme başarısını göstermekte olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii ki, rahmetli KaRaYeL'den bahsetmeden geçersem, yanıtım eksik kalacaktır; bu bağın oluşmasında bence en etkin kişiydi ki, hem kurucu, hem de geliştirici olarak muhteşem bir rol üstlenmişti; yüce Allah mekanını cennet etsin. Elim kaza sonrası yitirdiğimizde, herkesteki, üzüntü, çaresizlik, özlem, hasret hislerini, kendim de dahil olmak üzere derinden gözlemiştim.

İnanıyorum ki, gelecekte, dostluk ve sevgi bağları daha da gelişecek, pozitif eleştirel yaklaşımlarla, hem radyomuz, hem de forumumuz, çok daha gelişecek ve büyüyecektir.

2- Daha güzele ve iyiye gitmenin tek yolu, kişiler olarak kendimizi olabildiğince geliştirmek, katılımcı olmak; bulunduğumuz ortamı da direk olarak etkilemektir. Radyoda katılımın yüksek olduğunu söylemek mümkün, ama yeterince yüksek mi olduğu sorusuna verilecek cevap, elbette ki "hayır" olacaktır. Buna mükabil, foruma katılım oldukça az gibi görünüyor. Belki bu çekingenliği yenebilsek, "acaba ne derler" demeden, özgün fikirlerimizi açıkça yazabilsek, eminim ki daha doğruya, daha güzele ulaşmamız çok daha kolay olacaktır. Unutmayalım ki, soru ve sorunlar ne denli zor olursa olsun, katılımın yüksek olmasıyla, o denli doğruya ulaşılabiliriz.

1. sorudaki tesbite bakarak, belki insanlarla ilişkimizi daha tutarlı ve sorunsuz yürütebilmek için, tepki vermeden önce, tam olarak anladığımıza emin olmak gerekir diye düşünüyorum. Bunun için askerlerin güzel bir uygulaması vardır; herhangi bir şikayet öncesinde, olayın üzerinden en az 24 saat geçmesini şart tutarlar. Düşünmek için yeterince zaman harcamak, bence birçok problemin daha başlamadan çözülmesine imkan verecektir.

Belki kişisel olarak gelişmekte olan arkadaşlıklarımızı, daha toplu, sosyal çerçeveye yaymak da, pozitif bir katkı sağlayacaktır ki, en son sitemizde resimleri yayınlanan piknik, buna güzel bir örnektir. Birinci yanıtta da belirttiğim gibi, kişiler arasındaki ilişkiler ne denli iyi olursa, radyo ve forum da o denli iyi, güzel ve doğruya gidecektir.

Saygılarımla

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

eliferdem

Elmas Üye
Elmas Üye



Kayıt: Sep 06, 2008
Mesajlar: 3901




MesajTarih: 01 Haziran 2009, Pazartesi 12:57:13    Mesaj Konusu: Re: Alıntıyla Cevap Ver

öncelikle kırmayarak konuk olduğunuz için teşekkür ederiz komşu oğlu (:

ayrıntılı ve tanıyıcı sorulara girmeden önce genel olarak bir tanıyalım


soru Tuğrul GÜRSOY kimdir? kısaca öz geçmişinizi yazar mısınız?

Yan!" diyorum içime!..." Sadece sen yan! " Ve"Dayan!"diyorum gönlüme!..."Herkes mutlu olsun!... Sen dayan!..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 01 Haziran 2009, Pazartesi 14:26:00    Mesaj Konusu: Re: Alıntıyla Cevap Ver

eliferdem demiş ki:
öncelikle kırmayarak konuk olduğunuz için teşekkür ederiz komşu oğlu (:

ayrıntılı ve tanıyıcı sorulara girmeden önce genel olarak bir tanıyalım


soru Tuğrul GÜRSOY kimdir? kısaca öz geçmişinizi yazar mısınız?

Nasılsa günün birinde beni koltuğa oturtacaktınız, nispeten daha rahat olduğum bir hafta içinde kabul etmek daha mantıklı olur diye düşündüm.

1962 yılının, 22 Haziran'ında, bir Cuma günü, 13:30'da, evde dünyaya gelmişim. Oldukça hareketli, yaramaz bir çocukluk devresi geçirdim. 1.5 yaş küçük erkek kardeşimle, kah birbirimizle, kah mahalledeki çocuklarla, kavga ede ede büyüdüm. Okula gitmeden birkaç sene öncesinden, okuma yazma ve matemetik öğrenmiştim; bunda benle sürekli ilgilenen, büyük adam gibi davranan, bir miralay kızı olan anneannemin payı çok büyüktü. Okumayı çok severdim, yolda yürürken, yerdeki gazete parçalarını okumak için duraklardım; o alışkanlığım hala devam ediyor.

Cumhuriyet İlkokul'unda, çok zorlu bir 3 sene geçirdim. Öğretilen bilgilerin hepsini bildiğimden çok sıkılıyordum. Öğretmenimden, beni 3. sınıfa geçirmeleri konusundaki isteğime olumlu yanıt gelmedi. Yaşça büyük olan birkaç çocuğun, üst sınıfa geçirilmeleri sınavında, bilemedikleri sorularda, müfettişlere sürekli doğru cevapları vermeme rağmen, isteğimi kabul etmediler. Meğer, ailem, adapte olamam kuşkusuyla, bu konuda olumsuz istekte bulunmuşlar. Bunun sonucunda, tüm konsantrasyonum, ne gibi bir afacanlık yapılabilir üzerine yoğunlaştı; ortanca kardeşim aynı okula kayıt yaptırana kadar, 2 seneyi, neredeyse sürekli, okul koridorunda geçirdim denebilir. Yaramazlık yaptıkça sınıftan atılıyordum, kah koridorda, kah okul müdürünün odasında zaman geçiriyordum. Kardeşimin aynı okula kayıt olması ve ispiyonlanırım korkusuyla, sınıfta kalmaya başladım. Yaramazlık bayrağını, kardeşime devrederek öğrenim hayatında kaldığım yerden devam ettim. Yaz tatillerinde ise babam tarafından mahalledeki Kur'an kurslarına gönderiliyordum. Ezber sevmediğimden, sure ezberleri yapılmakta olan öğleden sonraki bölümlerden kaçıyordum. 5. sınıfa 23 Nisan İlkokulu'nda devam ettim, o zamanlar Samsun Maarif Koleji olan, Samsun Anadolu Lisesi sınavını kazanıp, hayatımın 7 senesinin geçeceği, ortaokul ve lise devresine başladım.

Oldukça aktif bir lise dönemi geçirdim. Okul ve kulüp takımında basketbol oynar, okul ve mahalle orkestralarında gitar çalardım; o zamanlar moda olan siyasette, spektrumun enfraruj bölgesine yakın renklere sempatiyle, siyasi hayata katılan bir öğrenciydim. Fen dersleri ve matematikte üstün başarı gösteriyor, sosyal derslerdeki orta performansımla dengeyi sağlıyordum.Lisenin son yıllarında başgösteren siyasi olaylar ve kavgalar, üniversite seçiminde dikkatli olmaya itti. Siyasi olarak tek kutuplu bir üniversite olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ni tercih ettim. 1980 yılında Üniversite'ye kaydımın hemen akabinde, darbe oldu ve öğrenci olayları her yerde bıçak gibi kesildi. Elbette, amacı okumak olan öğrenciler için güzel bir gelişmeydi, günümüze uzanan, ülkeyi negatif olarak etkileyen diğer dezavantajları yanında.

2. sınıfta, Kimya Mühendisliği bölümünden, Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölümüne transfer oldum. Aynı zamanda da 2. kere girdiğim üniversite sınavında Samsun Tıp Fakültesi'ni kazandım; zor bir karar devresi ardından mühendisliği tercih ettim. Önce lisans programını okul 3.'sü olarak bitirip asistanlığa başladım. Yüksek lisans programından mezun olduktan sonra, doktoraya başladım. Eşimle, evlenmeye karar verdiğimizden, askere gitmek için, doktora yeterlik sınavını geçtikten sonra okuldan ayrıldım.

Önce Bornova'da sonra Harp Akademileri'nde er olarak kısa dönem askerlik, sonra evlilik ve özel şirkette çalışmaya başlamak. İş icabı, Amerika'dan Afganistan'a, birçok ülkeyi gezmek fırsatım oldu. Yabancı şirketlerin gitmeye cesaret edemedikleri, güneydoğu bölgesinde, Gaziantep, Adıyaman ve Ergani Çimento Fabrikaları da dahil olmak üzere, çeşitli kurulum, eğitim ve servis hizmetlerine şahsen veya danışman olarak hizmet verdim. Evliliğimizin 5. yılında bir oğlumuz oldu, adını Arapça'da şimşek/yıldırım anlamına gelen "Berk" kökünden gelen Berke koyduk.

7 sene süren bu maraton sonunda, şu anki işimiz olan Araştırma - Geliştirme şirketimizi kurduk. Çeşitli projeler vücuda getirip, ülke ekonomisine kattık. Projelerin seçiminde, yüksek teknoloji olması, ülkemizde üretilmemesi ve silah olarak kullanılmaması normunu kullandık.

Hala yaşantıma bu şekilde devam etmekteyim.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

MaviNick

Bağımlı Üye
Bağımlı Üye



Kayıt: Aug 24, 2008
Mesajlar: 128




MesajTarih: 02 Haziran 2009, Salı 09:56:01    Mesaj Konusu: Re: Alıntıyla Cevap Ver

Merhaba Tuğrul Bey,

Çok zeki ve başarılı olduğunuz açıkça görülüyor.
Buna bağlı olarak aşağıdaki soruların cevabını merak ediyorum:

1 - Doktora sınavını kazanmanıza rağmen neden devam etmediniz? Sebebi sadece ailevi sebepler miydi yoksa üniversitedeki sistemi veya ilişkileri mi beğenmediniz?
2 - Elektrik elektronik mühendisliğini hem tıp doktorluğu hem de Kimya mühendisliğine tercih ettiğinize göre mesleğinizi çok seviyorsunuz demektir.
İşinizden keyif alıyor musunuz?
3 - tercih ettiğiniz bir mesleği kendi işiniz olarak sürdürdüğünüze göre okumakta olan veya üniversiteye ve yeni mesleklere aday olan gençlerimize ne önerirsiniz?

MaviNick
..............
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder

zafersoy

Platinyum Üye
Platinyum Üye



Kayıt: Oct 30, 2008
Mesajlar: 2039
Nereden: TRABZON



MesajTarih: 02 Haziran 2009, Salı 09:59:46    Mesaj Konusu: Re: Alıntıyla Cevap Ver

bismillah bende sorulara başlayayım

öncelikle şunu belirteyim burdaki herkesin içten davrandığına ve sanalda ne ise gerçektede o olduğuna inanıyorum.buna göre kişiliğinize ve olaylara yaklaşım tarzınıza hayranım.

1-resimde elinizde tuttuğunuz bardağın içinde süt olmadığı kesin peki süt değil ise nedir?
2-teknik bilginizin fazla olduğuna inanıyorum.piksel açısından mükemmel çözünürlükte bir resim koymak dururken neden o buğulu resimde ısrar ediyorsunuz.?
3-mao-lenin-stalin-che guavera-napolyon-sezar bunlardan birini seçmek isterseniz hangisini seçerdiniz.ve neden?
4-ben fıkıh ve islami konular olduğu zaman ya cevap veremiyorum yada emeğine sağlık diyip geçiyorum..çünkü namaz duaları haricinde kuran-ı kerimi bilmiyorum.çoğu islami konuya ayet ile karşılık veriyorsunuz.islami bilginiz ve kitap ilminiz hangi seviyededir.
5-işiniz tam olarak nedir.?nasıl projeler üretiyorsunuz?

şimdilik bun kadar..başarılar..

<div>Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. <br>Kuyu dibinde kaldın diye kırılma belki oradan bile bir kapı açılır. <br>Yusuf kuyudan sultan oldu.."</div><br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 02 Haziran 2009, Salı 10:58:55    Mesaj Konusu: Re: MaviNick Alıntıyla Cevap Ver

MaviNick demiş ki:
Merhaba Tuğrul Bey,

Çok zeki ve başarılı olduğunuz açıkça görülüyor.
Buna bağlı olarak aşağıdaki soruların cevabını merak ediyorum:

1 - Doktora sınavını kazanmanıza rağmen neden devam etmediniz? Sebebi sadece ailevi sebepler miydi yoksa üniversitedeki sistemi veya ilişkileri mi beğenmediniz?
2 - Elektrik elektronik mühendisliğini hem tıp doktorluğu hem de Kimya mühendisliğine tercih ettiğinize göre mesleğinizi çok seviyorsunuz demektir.
İşinizden keyif alıyor musunuz?
3 - tercih ettiğiniz bir mesleği kendi işiniz olarak sürdürdüğünüze göre okumakta olan veya üniversiteye ve yeni mesleklere aday olan gençlerimize ne önerirsiniz?

MaviNick
..............

Öncelikle ortalama zekada olduğumu söyleyeyim, ne alt ne de üst seviyede. Neden başarılı olduğuma gelince, o da dolaylı olarak, üniversiteye girdiğimde, bölüm değiştirebilmek için yüksek not ortalaması tutturmak istememe bağlı. Amacımı gerçekleştirebilmek için, günlük çalışmaya başladım. Derslerde öğretileni, yurda geldiğimde yeniden tekrarladım ve konuyla ilgili bulabildiğim tüm soruları çözdüm. Yaklaşık 2 saatlik bir süre alıyordu. Notlar yükselince de, yaptığımın doğru olduğunu anlayıp, tüm yaşamım boyunca aynı yöntemi kullanmaya devam ettim. Hayatım boyunca ezber yapmadım, karmaşık formülleri, primitive formüllerden türetmeyi öğrendim. Bütün başarının altındaki sır bu, maalesef, kendi çocuğum da dahil herkese önermeme rağmen, hiçkimseyi bu şekilde çalışmaya ikna edemedim. Sorularınıza gelince:

1-Birkaç erkenin rol oynadığını söyleyebilirim. Ana neden maddi, tali nedenler ise yurt içinde kaldığım sürece, doktoranın bana çok fazla birşey katamayacağını farketmiş olmamdı. Doktora derslerini aldığım sırada, 4. sınıfta tanıştığım eşimle, çıkmaya başladık ve evlenmeye karar verdik. Ne benim ailem, ne de eşimin ailesi varlıklı olmadığından, evlenebilmemiz ve giderlerimizi karşılamamız için yüksek seviyeli gelire ihtiyaç vardı. Henüz hiçbir eşyamız yoktu. Asistan maaşı çok düşük olmamasına rağmen, yeni bir ev kurulmasına yetebilecek seviyede değildi. Buna karşılık, özel şirketlerin önerdikleri maaş çok yüksekti. Dolayısıyla doktoradan ayrılıp, özel şirketlere geçişim bu şekilde başladı. Buna mükabil, doktora derslerini bitirmiş olmam ve doktora yeterlik sınavını geçmiş olmam nedeniyle de üniversitede yarı zaman
lı olarak ders vermeye de başladım. Bir ayağım yine üniversitede kaldı.

2-Lisede fizik dersi o denli sıkıcı verildi ki, elektrik, elektrostatik ve elektromanyetik öcü gibi geliyordu. Kimya mühendisliği tahsili yaparken, 1. sınıfın 2. döneminde, elektrik fiziği gösterilmeye başlandı. Laboratuvar ve teorik dersler çok hoşuma gitti. Kafamdaki imajın çok ötesinde, zevkli ve düşündürücüydü. Matematik üst seviyede olmalıydı ki, bu konuda çok iyiydim. Aslında evrendeki en güçlü 2. kuvvet olan, elektromanyetik / elektrostatik kuvveti, kullanabilme, onla haşır neşir olabilme imkanını elde tutmak beni çok heyecanlandırdı. Hele elektronik, apayrı bir sahaydı; ilgilenenler bilirler, duvar içinden insan geçebilmesi benzeri tekniklerle elektronlarla dans ediliyordu. Quantum fiziğinin muhteşem uygulamalarıyla ilgilenmek çok zevkli olacaktı. Bir de, hemen hemen her sahada, buna tıp, kimya, mühendislik bilimleri de dahil olmak üzere, elektrik-elektronik mühendisliği vardı. Yani bu dalı seçmekle, hemen hemen her bilimle ilgili olacaktım ki, bu tespitimde oldukça haklı olduğumu şu anda rahatlıkla söyleyebiliyorum. Hele özel sektör serüvenini geride bırakıp, tamamen araştırma ve geliştirmeye yönelik uygulamalara geçtiğimde, üniversitede akademik çalışmalarla elde edebileceğimin çok ötesinde, ileri tekniklere erişmek ve uygulamak imkanı buldum. Mesleğimi çok seviyorum.

3-Tavsiyelerimi birkaç maddede sunabilirim:
a)Öncelikle hangi işi seçerlerse seçsinler, dikkat etmeleri gereken en önemli şey, mesleklerini sevmeleri; çünkü tüm yaşamları artık o mesleğin içinde geçecek. İnsan hoşlanmadığı birisiyle evlenip, ömrünün sonuna kadar beraber olabilir mi?
b)Hangi meslekten olurlarsa olsunlar, o mesleğin en iyisi olmaya gayret etsinler, bu meslek çöpçülük bile olsa.
c)Günlük çalışmaya gayret etsinler, ki lisede ortalama bir öğrenci olan ben, bu sayede, üniversitede derece bile yapabildim. Zamanında harcanan minik bir enerjiyle yapılan iş, gecikmeli harcanan dev enerjiyle yapılan işten kat kat fazladır.
d)Sosyal, entellektüel ve araştırmacı olsunlar. Üniversite bittikten sonra, öğrenmek asla bitmeyecektir. Duran düşecektir.
e)Sadece kendi dallarıyla değil, başka dallara da merak duysun, gelişmeleri takip etsinler.
f)İnsan olsunlar, asla kimseyi küçümsemesinler. Çevre, bitkiler, hayvanlar ve insanlara her zaman saygı ve hürmet göstersinler.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 02 Haziran 2009, Salı 11:52:31    Mesaj Konusu: Re: zafersoy Alıntıyla Cevap Ver

zafersoy demiş ki:
bismillah bende sorulara başlayayım

öncelikle şunu belirteyim burdaki herkesin içten davrandığına ve sanalda ne ise gerçektede o olduğuna inanıyorum.buna göre kişiliğinize ve olaylara yaklaşım tarzınıza hayranım.

1-resimde elinizde tuttuğunuz bardağın içinde süt olmadığı kesin peki süt değil ise nedir?
2-teknik bilginizin fazla olduğuna inanıyorum.piksel açısından mükemmel çözünürlükte bir resim koymak dururken neden o buğulu resimde ısrar ediyorsunuz.?
3-mao-lenin-stalin-che guavera-napolyon-sezar bunlardan birini seçmek isterseniz hangisini seçerdiniz.ve neden?
4-ben fıkıh ve islami konular olduğu zaman ya cevap veremiyorum yada emeğine sağlık diyip geçiyorum..çünkü namaz duaları haricinde kuran-ı kerimi bilmiyorum.çoğu islami konuya ayet ile karşılık veriyorsunuz.islami bilginiz ve kitap ilminiz hangi seviyededir.
5-işiniz tam olarak nedir.?nasıl projeler üretiyorsunuz?

şimdilik bun kadar..başarılar..

Sanalda ne ise, gerçekte de oyum; aksini becerebilecek yetenekte olmadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Ne yalan söyleyebilirim, ne de rol yapabilirim. Hakkımda düşündükleriniz için çok teşekkür ederim Zafer Bey. Sorularınıza gelince:

1-Eşimin kuzeninin, İstanbul Büyük Kulüp'teki evlilik töreninde çekilmiş bir resimdi. İçkiyi bırakmadan önceki bir döneme aittir. Bardakta whisky vardı.

2-O resmi koymamda iki neden var, hem benim tembelliğim, hem de sadece benim olduğum bir resim çektirmemiş olmam. Belki, web kamerası ile de alabilirdim ama, ceketli ve kravatlı olduğum bir anı yakalamak oldukça zor. Ancak, düğün, toplantı ve kongrelerde mümkün bu. Bu yüzden, eşim ve oğlumla olan çekilmiş olan, seneler önceki, o eski resimden kesip biçerek elde ettiğimi kullandım.

3-Stalin gaddar bir diktatördü, çok insana zarar verdi. Sürgünler, cinayetler, katliamlarla anılmakta. Hatta, devrimi beraber yaptığı yoldaşlarını bile öldürtüp, sürdürmekte tereddüt etmedi. Jul Sezar ve Napolyon Bonapart da emperyalist emeller gütmekteydiler. Ayrıca, Sezar, demokrasiyi yıkarak imparatorluğunu elde etti. Che Guevera, doktordu, bir motorsiklet turu sırasında, devrimcilerle tanıştı, etkilendi ve onlarla beraber savaşmaya başladı. Küba'daki devrimden sonra da savaşmaya devam etti ve sonunda öldürüldü. Doktorun görevi hayat kurtarmak ve bu amaçla çalışmaktır diye düşünüyorum. Savaşmayı militanlara bırakmalıydı. Lenin ve Mao'ya gelince, ikisi de, ülkelerindeki mutlakiyete karşı tavır aldılar ve idealleri doğrultusunda halk ayaklanmasına ön ayak oldular. Birisi Ekim Devrimi, diğeri ise Boxer devriminin lideriydi. Rusya'daki ihtilal, sonuçta yine farklı zümrelerin ve menfaat gruplarını oluşturdu ama sanki Çin'deki rejim, biraz daha fazla eşitlikçi gibiydi. Bunlardan başka seçeneğim olmadığına göre, Mao'u seçerdim.

4-2004 yılında, babamı kaybettikten sonra, hep başkalarından duyduğum dinimizi, daha yakından öğrenme ihtiyacı duymaya başladım. Ölüm nedir, herkes yok olur mu, sonrasında ne olacak, gibi sorulara cevap aramaya başladım. Kur'an-ı Kerim'i üstünkörü okumuştum daha önceleri, pek fazla anlamamıştım. Daha dikkatli ve titiz bir araştırma yapmak istedim. Öncelikle, Mevdudi'nin tefsirine ulaştım. Tüm yorumları, tarihsel olaylarla beraber, eş zamanlı olarak yorumlamıştı; baştan sonra okudum. Sonra ilgilendiğim kısımlarla ilgili, başka tefsirleri araştırdım. Karşılaştırmalı olarak, değerlendirmelere başladım. Acaba ben de yorum yapabilir miyim diye, bu sefer, kendim meal'den (tercüme) okudum. Blimsel verilerle karşılaştırdım. Zaten, bendeki değişiklik biraz burada başladı. Senelerce uğraşıp edindiğimiz, pozitif bilimle çelişmek bir yana, çok üzerinde, onu kapsayan bir enformasyon içermekteydi. Big-Bang, evrenin genişlemesi, tıp, izafiyet teorisi gibi bir sürü konu direk olarak orda bulunmaktaydı. Aslında biliyorum dediğim dinimize ne denli uzak olduğumu anladım. Kendine din adamı süsü veren çok insanın, söylediklerin bir çoğunun, saptırmalarla dolu olduğunu görmeye başladım. Tamamen bazı çıkarlara hizmet ediyorlardı. Hala her okumamda farklı detaylara ulaşıyorum, ki bu da ayrı haz vermekte. Her şeyi biliyorum diyemem, ama ilgilendiğim konuyla ilgili, bir çok yoruma ulaşır, düşünür, kendi yorumumu yaparım; ki zaten bizden istenen de budur. Herkes kendi okumalı, araştırmalı ve değerlendirmeli diye düşünüyorum. Tefekkür budur zaten.

5-Benim işim, dünyada az üretilen veya hiç üretilmeyen, Türkiye'de kimsenin tasarlayıp üretmediği, yüksek teknoloji içeren, sistem ve ürünleri tasarlayıp üretmek veya üretilmesini sağlamaktır. Kısaca listelersem:
a)Ultrasonik Nebülizatör=Su veya ilaçları, ultrasonik titreşimlerle oda sıcaklığında buhar haline getirip, anestezi sonrası boğaz nemlenmesinde, veya astım türü ve benzeri tedavilerde kullanılmasına olanak sağlayan bir medikal cihazdır. Genelde yoğun bakımlarda kullanılır.
b)Görüntü ve Ses Kayıtlı Trafik Radarı= Emniyet ve Jandarma trafik bölümlerinin, hız ölçer radarlarından gelen bilgileri, kameradan gelen video'ya ekleyip ve mikrofondan gelen ses ile harmanyalarak çalışan bir sistemdir. Dolayısıyla, görüntü ve sesli delil toplanmasına olanak verir. Hız ve ışık ihlallerinin kayda geçmesini sağlar. Tasarladığım sistemlerden, 1000 civarı bulunmaktadır ve artmaya da devamö etmektedir.
c)Takometre= Elektronik seyir kayıt cihazı olarak da anılabilir. Otobüs ve takometre takması zorunlu araçların, hız bilgilerinin, elektronik sürücü ehliyeti ve cihaz üzerine kayıt edilmesini ve bu kayıtlardan yazılı raporlar elde edilmesini sağlayan bir cihazdır. EBİ ve MEBİ marka tüm takometrelerin tasarımı bana aittir.
d)Köpek Kovucu=Köpek, kedi ve benzeri hayvanlardan korkan, saldırılarından çekinen kişiler için ürettiğimiz, insan kulağının duyamayacağı frekans olan 25kHz'de, 120dB(Jet uçağı motorunun ses şiddeti ayarında) bir ses çıkaran cihazdır. İlgili hayvanların kaçmasını sağlar.
Bundan sonrakileri sadece isim olarak versem sanırım daha iyi olacak, gereksiz teknik bilgiyle doldurmak istemiyorum:
e)Halı Dokuma Tezgahları İçin Elektronik Desen Ünitesi
f)Dantel Dokuma Ünitesi
g)Kulak Burun Boğaz Teşhis Ünitesi
h)Taşınabilir Termal Yazıcı
i)Taşınabilir Darbeli Yazıcı
j)Elektronik Görüntü Kayıt ve Rapor Birimi
k)Sıralı Gaz LPG sistemi
...
Daha detaylı bilgiler için Atikus veya eTe Ar-Ge linklerine bakabilirsiniz.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

musti_show

Platinyum Üye
Platinyum Üye



Kayıt: Feb 21, 2008
Mesajlar: 1110
Nereden: istanbul(sessiz şehir)



MesajTarih: 02 Haziran 2009, Salı 13:23:23    Mesaj Konusu: Re: zafersoy Alıntıyla Cevap Ver

Efendim öncelikle sorgu odamıza konuk olduğunuz için teşekkür ediyorum.Sağolsun arkadaşlar çok fazla sorulacak soru bırakmamışlar ama bende bir kaç soruyla bu güzel ortama katkıda bulunmak istiyorum.

Birazda bilimselliğin dışına çıkarak sorularıma başlıyorum.
1.Yapmak isteyipte yapamadığınız üç şey
2.Kısaca "hobi"leriniz ve "fobi"leriniz
3.Az daha unutuyodum KIZILAY'da GÜVENPARK ta polis toplanma merkezinin tam karşısında bir ağacın altında ayakkabı boyacılığı yapan karadenizli bir hemşehrimiz vardı acaba oradamıdır.Radyosu ağaçtan asılır ve sırf karadeniz türküleri çalar.Son sorum bir araştırma konusu özelliğinde oldu sanırım ama ne yapalım sorunun iyisi kötüsü olmaz dimi Tuğrul abim

<div>OYUN BİTİNCE ŞAH'DA PİYON'DA AYNI KUTUYA KOYULUR!!!!</div><br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 02 Haziran 2009, Salı 14:15:21    Mesaj Konusu: Re: musti_show Alıntıyla Cevap Ver

musti_show demiş ki:
Efendim öncelikle sorgu odamıza konuk olduğunuz için teşekkür ediyorum.Sağolsun arkadaşlar çok fazla sorulacak soru bırakmamışlar ama bende bir kaç soruyla bu güzel ortama katkıda bulunmak istiyorum.

Birazda bilimselliğin dışına çıkarak sorularıma başlıyorum.
1.Yapmak isteyipte yapamadığınız üç şey
2.Kısaca "hobi"leriniz ve "fobi"leriniz
3.Az daha unutuyodum KIZILAY'da GÜVENPARK ta polis toplanma merkezinin tam karşısında bir ağacın altında ayakkabı boyacılığı yapan karadenizli bir hemşehrimiz vardı acaba oradamıdır.Radyosu ağaçtan asılır ve sırf karadeniz türküleri çalar.Son sorum bir araştırma konusu özelliğinde oldu sanırım ama ne yapalım sorunun iyisi kötüsü olmaz dimi Tuğrul abim

Nispeten kolay sorularınız için teşekkürler Mustafa kardeşim. Elimden geldiğince cevaplamaya çalışayım:

1-Bugüne kadar yapmak isteyip de yapamadıklarım:
a)Pilot brövesi almayı çok isterdim, ama bir türlü kısmet olmadı. Tek motorlu da olsa bir uçağa ihtiyaç var, ayrıca kurs ve bakım ücretleri de üstüste toplanınca, ciddi bir rakam tutuyor. E yaş da ilerledi artık. Sanırım bir simülatör programıyla yetinmek zorunda kalacağım.
b)Bir orkestrada gitarist olmak isterdim (Lise yıllarıma özlem olarak geçerliliğini koruyor)
c)Profesyonel basketbol oyuncusu olmak isterdim. (Üniversite yıllarında, derslerin yoğunluğundan, seçmelere katılamamıştım. O zamanlar ODTÜ 1. Lig'deydi)

2-Basketbol oynamak, kitap okumak, gitar çalmak, sudoku çözmek, futbol izlemek, son zamanlarda forumla ilgilenmek başlıca hobilerim sayılabilir. Küçükken geçirdiğim bir hastalık dolayısıyla hergün birkaç kere enjeksiyon yapıldığından, iğneden, kuduz iğnesi tedirginliği nedeniyle sokak köpeklerinden korkarım. Başkaca da bir fobim yoktur. Çok az obsesifimdir, nedense kapının kilitli olduğuna, gazı kapatmış olduğuma, bir türlü ikna olmam; birkaç kere kontrol ederim.

3-Seneler öncesinden o hemşehrimizi ben de hatırlıyorum; ama hala orda mıdır, değil midir bilmiyorum çünkü, neredeyse 6-7 senedir Güvenpark'a hiç gitmedim. Yine de haber alırsam size bildireceğimden emin olabilirsiniz.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

nesli

Platinyum Üye
Platinyum Üye



Kayıt: Sep 20, 2008
Mesajlar: 1498
Nereden: İstanbul



MesajTarih: 03 Haziran 2009, Çarşamba 02:27:23    Mesaj Konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Merhaba Tuğrul Gürsoy ! Öncelikle sorularımızı yanıtlamaya gönüllü olduğunuz için teşekkürler.
Eğitim ve meslek bilgilerinizi edindik. Şimdi yine cevaplaması nispeten daha kolay olan sorularla devam edelim. Cevabı veren farklı kişi olduğu için aynı soruları sormakta mahzur görmüyorum ve sorularımı tekrarlıyorum.

1) oymalitepe.net ve oymalitepefm ailesine nasıl katıldınız?
2) Sizi en çok hangi davranış ya da durum sinirlendirir?
3) Sizi en çok ne güldürür?
4) Doğaya dair seyretmeyi sevdiğiniz manzarayı ya da manzaraları bize tasvir eder misiniz?
5) Hangi ortamlar, kişiler, olaylar siz de can sıkıntısı oluşturur?
6) Mutsuz olduğunuzda neler yaparsınız?
7) Bir insanı ne kadar sürede tanır, kişiliğini çözersiniz?
8) Arkadaşlık - Dostluk ilişkilerinde, sizce olmazsa olmaz denebilecek değerler nelerdir?
9) Çevrenizdekilerin, sizi tanıyanların sizce hakkınızda söyleyebilecekleri olumlu ya da olumsuz özellikleriniz nelerdir? / Dışarıdan nasıl göründüğünüzü düşünüyorsunuz?
10) Hangi tür müzik dinlemeyi seversiniz? Kimleri dinlersiniz?

.......Rüzgar gibi geçti hayatımdan, adı ^^KaRaYeL^^ olan.......
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder

gursoyt

Altın Üye
Altın Üye



Kayıt: Oct 29, 2008
Mesajlar: 823
Nereden: Ankara



MesajTarih: 03 Haziran 2009, Çarşamba 09:04:33    Mesaj Konusu: Re:nesli Alıntıyla Cevap Ver

nesli demiş ki:

Merhaba Tuğrul Gürsoy ! Öncelikle sorularımızı yanıtlamaya gönüllü olduğunuz için teşekkürler.
Eğitim ve meslek bilgilerinizi edindik. Şimdi yine cevaplaması nispeten daha kolay olan sorularla devam edelim. Cevabı veren farklı kişi olduğu için aynı soruları sormakta mahzur görmüyorum ve sorularımı tekrarlıyorum.

1) oymalitepe.net ve oymalitepefm ailesine nasıl katıldınız?
2) Sizi en çok hangi davranış ya da durum sinirlendirir?
3) Sizi en çok ne güldürür?
4) Doğaya dair seyretmeyi sevdiğiniz manzarayı ya da manzaraları bize tasvir eder misiniz?
5) Hangi ortamlar, kişiler, olaylar siz de can sıkıntısı oluşturur?
6) Mutsuz olduğunuzda neler yaparsınız?
7) Bir insanı ne kadar sürede tanır, kişiliğini çözersiniz?
8) Arkadaşlık - Dostluk ilişkilerinde, sizce olmazsa olmaz denebilecek değerler nelerdir?
9) Çevrenizdekilerin, sizi tanıyanların sizce hakkınızda söyleyebilecekleri olumlu ya da olumsuz özellikleriniz nelerdir? / Dışarıdan nasıl göründüğünüzü düşünüyorsunuz?
10) Hangi tür müzik dinlemeyi seversiniz? Kimleri dinlersiniz?

Minik bir düzeltmeyle başlayayım; Zafer Bey bu seferlik koltuğa oturanı atadı. Eninde sonunda oturacaktım diye, bir an önce sorumluluktan kurtulmak istedim.

1-Flatcast'te çok eski değilim. OymalıtepeFM Radyo'suna gelmeden birkaç ay önce, en fazla 10 kişinin devam ettiği başka bir radyodaydım. Çok kalabalık değillerdi ama genelde herkes birbirini tanıyordu ve güzel sohbetler oluyordu. Sürekli yayında değillerdi; günde belki birkaç saat. O süre zarfında da, iş stresini atmak için girer, sohbet eder, sonra ayrılırdım. Birgün, yine sohbet etmek için radyoya girmek istediğimde kapalı olduğunu gördüm, başka hangi kanallar var diye Flatcast ana sayfasına girdim, Türkçe radyolara baktım. Birkaç tanesini ziyaret ettim, sürekli arabesk çalıyordu, bu arada radyoya girip küfür edenler de cabası. Seviyeli sohbet de yok denecek kadar azdı. Oymalıtepe ve Karadeniz yazısını, radyo tanıtımında gördüm, ilgimi çekti. Bir de burayı deneyeyim dedim. Likapa yayındaydı, daha yeni DJ olmuş. Müzikler güzeldi. Karadenizli olmam da ikinci bir etkendi. Kişilik itibarıyla, yeni bir ortama adapte olmakta fena değilimdir, sohbetlere katıldım. Seviyesiz konuşan yoktu; kalabalık olmasına rağmen herkes birbiriyle samimi ve seviyeli konuşuyordu. Forum'a da göz attım, hemen de üye oldum. Çalışırken de arka planda dinlediğim bir radyo oldu, müdavimlerle de zamanla arkadaşlık ilişkileri oluştu.

2-Yalandan ve söyleyenlerden nefret ederim. Hele yalanı, kurnazlığa vasıta yapmaya çalışıp, aldatmaya çalışanlara çok sinirlenirim. Taciz, dolandırıcılık, acımasızlık, saygısızlık en sinirlendiğim eylemlerdir.

3-Gerçek hayatta, beklenmedik anda, hazırcevaplığa, şaşırtıcı söz ve şakalara gülerim. Örneğin, rahmetli Erdal İnönü'nün, vurdulu kırdılı bir mafya filmine gittikten sonra, gazetecilerin "Filmi nasıl buldunuz efendim?" sorusuna, "İyi ki bitti, yoksa çok daha fazla kişi ölecekti" cevabı beni çok güldürmüştü.

4-Denize uzanmış bir iskelede, doğu ufkunda, şafağın oluşturduğu kızıllıkla beraber, bulutların denizle birleştiği izlenimi vermesi ve denizdeki kıpırtıların bronz görünümünde parıldaması. Bir de bunun tam tersi, yine denize uzanan iskelede, batı ufkunda, güneşin batmaya yakın, bulutların ve dağların arasında, çıplak gözle bakılabilecek hale gelmesi, tatlı bir esintinin bizi sarması.

5-Samimi bir ortamda, birbirleriyle tartışan iki kişi, hem topluluğun hem de benim canımı sıkar. Birinin uğradığı haksızlık karşısında elimden hiçbir şey gelememesini de ekleyebiliriz.

6-Mutsuz hissettiğimde, ya spor yaparım ya da gitar çalarım. Çok fazla insan içinde olmak istemem, ne bu halin sorusuna cevap vermeyi sevmem. Nasılsa geçecektir bu durum diye kendimi ikna etmeye çalışırım.

7-İlk görüşte tanırım diyebilirim. Onunla iletişimde olmam gerekmez, toplum içinde, hal ve tavırları yeterlidir. Göz ve mimikleri, başkalarına davranışları yeterince bilgi verir zaten. Henüz yanılmadığımı belirtmek isterim.

8-Doğruluk ve dürüstlük. Bunlar olmazsa olmazlarım. Yalanı asla kabul edemem.

9-Duygularım yüzüme yansır, bu yüzden sinirlensem de, mutlu veya mutsuz olsam da hemen belli olur. Çabuk sinirlendiğimi, kuralcı olduğumu söylerler. Olumlu özelliklerimi ben yazmayayım dilerseniz. Sorunuzun ikinci bölümüne gelirsek, sanırım dışarıdan ukala görünüyorumdur, çünkü doğru bildiğim birşeyi söylemezsem çatlarım.

10-Doğaçlama müziğe bayılırım, bu yüzden caz müzik favorim, bu konuda epeyce besteler yapmıştık yurt koridorlarında; tabii hiçbirisini bir daha çalamazsınız. Louis Armstrong, orkestrası ve trompeti bıkmadan dinleyebileceğim bir tarzdır. Nat King Cole, kadife sesi ve slow caz tarzı parçalara bayılırım. Maalesef, ikisi de seneler önce ölmüşlerdi, ama tarzları bakidir diye düşünüyorum. Gençlerden Özlem Tekin, Haluk Levent, eskilerden Barış Manço, Erkin Koray, Selda, Cem Karaca, halk müziğinde, Volkan Konak, Neşet Ertaş, Yıldıray Çınar, serbest çalışmada, Orhan Gencebay, sanat müziğinde Emel Sayın, Müzeyyen Senar, Bülent Ersoy, Ahmet Özhan, klasik müzikte, Karl Orff, Vivaldi, Chopin en sevdiklerim. Çok bunalım ve damar olan, arabesk parçaları pek sevmiyorum.

İnşallah yanıtlarım açıklayıcı olmuştur.

Tuğrul GÜRSOY
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder MSN Messenger

ZaKDaRiZa

Mareşal
<b>Mareşal</b>



Kayıt: Feb 15, 2008
Mesajlar: 1527
Nereden: Trabzon



MesajTarih: 04 Haziran 2009, Perşembe 07:46:36    Mesaj Konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Tugrul bey bu kadar samımı ve güzel cevaplarınızdan dolayı teşekkür ederim. Bütün sorulara içtenlikle ve kısa olmayan cevaplar verdiniz. Arkadaşlarımda çok güzel sorular sordular. Pek soracak kaldımı bilmiyorum. Bende diyorumki:


1 elinizdeki bardagın içkiyi bıtrakmadan önce viski bardagı oldugunu sölediniz. O halde bıraktıktan sonraki faydalarını içerken olan zararlarını gençlerimize anlatırmısınız.
2 Sıgara kullanıyormusunuz? Kullanıyorsanız bırakmayaı düşünüyormusunuz ?
3 Hıç tanımadıgınız birisi karşıdan gelirken sizi görünce tatlı bir temessüm edince ne hissedersiniz ?
4 Harcama ıle tükenmiyecek bir paraya sahıb olsaydınız neler yapardınız ?
5 Mükemmel bir ilme sahıpsınız. hepimiz fanıyız ve göçecegiz. Allah sızlere gecındenb versın. insanlara arkanızda yararlanmaları için bir hediye yani bir kitab bırakmayı düşünüyormusunuz. Düşüncenizde varsa ne konuda bir eser bırakmak istiyorsunuz.
6 En çok hangi hayvandan korkarsınız.neden?
7 Mutlu bir evliliginiz var.rabbım hiç bozmasın insaallah. Yengemizle nasıl tanıştınız bazı zorlukları aşarakmı evlendiniz,Yoksa her şey istedıgıniz gibi mi gitti ?
8 Sizce Evlilikte mutlu olmanın ana anahtarları nelerdir?
9 Bir kişinin o günkü ışlerinin iyi gitmesinin, insanlara iyi davranmasının,Akşam evine morallı dönmesinin ana sebebi sizce nedir.
10 Hangi takımı tutuyorsunuz ?
Teşekkürler

ZaKDaRiZa Ben insanlari beni sevsinler diye sevmedim <br> <br>
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSN Messenger

Tüm kadın aksesuar fırsatları için tıklayın !


Mesajları Göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    Oymalitepe.Net Forum Ana Sayfası -> Forum Üyeleri... Haftanın Konuğu... Tüm saatler GMT + 3 Saat
Sayfa 1, 2, 3  Sonraki
1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

We request you retain the full copyright notice below including the link to www.phpbb.com. This not only gives respect to the large amount of time given freely by the developers but also helps build interest, traffic and use of phpBB 2.0. If you cannot (for good reason) retain the full copyright we request you at least leave in place the Powered by phpBB line, with phpBB linked to www.phpbb.com. If you refuse to include even this then support on our forums may be affected. The phpBB Group : 2002 // --> Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
Forums ©
Copyright © 2008 Oymalitepe.Net & Site Kurulumu-Düzenleme: L@ZKaN - kuzeyinoglu - ^^KaRaYeL^^