Kayıt: Feb 15, 2008
Mesajlar: 1527
Nereden: Trabzon
Tarih: 23 Ocak 2009, Cuma 20:23:54 Mesaj Konusu: Bağışıklığı arttırmak ve doğal tedavi..
Buğday çimi ve buğday şırası belki de gerçekten yararlı kim bilir...
Seni yendim kanser !!!
Buğday çimi ekin buğday şırası için Kanseri engelleyen besinlerin başında atalarımızın Orta Asya'da içtikleri buğday şırası geliyor.
Klasik tedavi yöntemlerini reddeden tüm doktorların ortak iddiası, buğday çimi yenilmesi ve buğday şırası içilmesi Pakistan'daki Hunzakut Prensliği'nde kanserden ölüm yok. Hunzakutlular, acıbadem ve kayısı
çekirdeğini yiyorlar ve kansere yakalanmıyorlar.
Türkiye'de de acıbadem ve kayısı tüketilen bölgelerde kanser vakalarının azlığı dikkat çekiyor
Ödemiş'le Salihli arasında, binbir efsaneye konu olmuş, antik çağın şarap ve eğlence tanrısı Dionysos'un doğduğu! yerde Bozdağ'ıneteklerinde cennet Gölcük kıyısında kanseri yenen, bu zaferi kazandıktan sonra mücadelesi herkese örnek olsun diyerek bir de kitap yazan Doktor İlhami Güneral ile sohbetimiz sürüyor.
. Önemli olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir.Bağışıklık sistemini güçlendirmek çok da zor bir şey değildir.
Buğday müthiş bir kanser ilacıdır.
Buğday şırası kanseri önler ve bu önemli bir bitkisel tedavi aracıdır..
Buğday çimi, bol klorofil maddesi dışında 100 kadar vitamin, mineral ve besin maddesi içerir.
Taze olarak kullanılan buğday çiminde, aynı
ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı
ağırlıktaki ıspanaktan 8 kat fazla demir bulunmaktadır. Buğdayın bir başka özelliği ise kandaki toksinleri nötralize eden maddeler içermesidir.
Sıvı oksijenle dopdolu olan buğday çimi doğanın en güçlü anti kanseri olan 'laetril'içermektedir. Izgara etler ve füme besinlerin kanserojen maddeler taşıdığı kanıtlanmıştır. Japon ! bilim adamı Nagivara, taze buğday çiminde bu maddeyi etkisiz hale getiren enzimler ve amino asitler
bulmuştur.
- Buğday çimini evde üretebilir miyiz?
- Evde de üretilebilir, küçük bir saksıda bile üretilebilir ve olduğu gibi yenebilir. Evde üretemeyenlere tavsiyemiz ise buğday şırası üretmeleri....
- Buğday şırasını herkes yapabilir mi?
- Evet elbette mutlaka üretilebilir. İsterseniz tarif edeyim. Bir
bardak aşurelik buğday, önce tertemiz yıkanarak bir litrelik cam kavanoza konur.
Üzerine 3 bardak su klorlu olmamak şartıyla ilave edilir. Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılarak serin bir yerde 24 saat bekletilir. Bu ilk su kullanılmaz, dökülür. Kavanoza yeniden 3 bardak su ilave edilir.
24 saat ekletildikten sonra oluşan yarı gazozlu su içilmek üzere bir kaba aktarılır. Böylece bir bardak aşurelik buğdaydan kış aylarında günde 5 kez, yazın ise günde 3 kez şıra alınır. Buğday şırasının lezzeti bazılarına itici gelebilir. O takdir! de her şıra bardağına bir C vitamini tableti eklenirse, nefis bir içecek ortaya çıkar.
Az önce sözünü ettiğimiz 'laetril' buğday çiminden başka nelerde bulunur?
Çünkü anlaşılıyor ki, 'laetril' kanserin tedavisinde en etkin
maddelerden biri...
Elmanın çekirdeğini de yiyin
- Evet, Türkiye'de en kolay laetrile ulaşabileceğimiz yer acı badem ve kayısı çekirdeğidir. Ayrıca elma çekirdeğinde de vardır. Elmanınçekirdeği yenilirse çok da iyi olur. Amerika'daki ilaç sanayinin maşaları bu 'laetril'
adlı ilacı yasaklatmayı başarmışlardır ama Meksika'da satılan 'laetril' bu ülkeden alınıp kaçak olarak ABD'ye sokulmaktadır. Laetril, vitaminve minerallerle verildiğinde çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır.
'Kanserin Ölümü' adlı kitabında Manner, bu madde ile yüzde 90 başarı kazandığını söylemişti.
- Acıbadem ve kayısı çekirdeği de laetril içeriyor öyle mi?
- Evet öyle. Türkiye'de acıbadem ve kayısı çekirdeğinin sıkça
tüketildiği yerlerde resmi bir istatistik yok ama kanser vakalarının azolduğuna inanılıyor. Resmi istatistik yapılan bir ülke var...
Pakistan'a komşu küçük bir prenslik olan Hunzakut'ta şimdiye kadar hiç kanser olayına rastlanmadı.
Hanzakut'un özelliği temel besinleri kayısı ve kayısı çekirdeği...
Faydasız tedavilerin yerine HYDRAZINE SULPHATE
- Dünyada bugün kullanılmakta olan kemoterapi ve radyoterapi bağışıklık sistemini bozduğunu iddia ediyorsunuz.
- Alternatif tedavilerin bir sıralamasını yapsak en öne hangisini koyarsınız
- Önceliği bağışıklık sistemini güçlendiren tedavilere veririm, daha sonra biyolojik tedaviler ve bitkisel tedaviler gelir. Bağışıklık sistemi konusunda Alman doktor Issel'in tüm beden tedavisi bugün bu ülkedeki 60/70 klinikte başarı ile uygulanmaktadır.
Başarılı bir yöntem: Tüm beden tedavisi
- Tüm beden tedavisi nedir?
- Joseph Issel de bizim gibi kanseri lokal bir hastalık olarak değil, tüm vücudu ilgilendiren sistemik bir hastalık olarak ele alılyordu. Onagöre vücutta sürekli olarak kanser hücreleri ürüyor fakat sağlıklı bir bağışıklık sistemi bu hücreleri hemen tahrip ediyor. Issel'in bir diğer tedavi yöntemi de, ayda bir olmak üzere, özel olarak muamele görmüş birkolibasil aşısı olan Pyrifer ile ateş şoku tedavisi idi. Bu yöntemle
hastadan bir miktar kan alınıyor, bunu ozon oksijen birleşim ile karıştırarak yeniden hastanın damarından enjekte ediyordu. Binlercekanser hastası bu yöntemle iyileşmişti.
- Biyolojik tedavilerden de söz edelim biraz...
- Memnuniyetle efendim. Kanserde belli başlı ölüm sebebi ya tümörün hayati organları sararak yok etmesi,. Ya da glikojenezis denen birkısır döngü sonucu oluşan savunma gücünü yok eder ve hasta basit bir enfeksiyonla bile ölebilir. Boston'daki Beth Israel Hastanesi şefpatoloğu Dr. Harold Dvorak, 'Gerçekte hiç kimse kanserden ölmez' diyor.
Çok başka sebeplerle, mesela organların iflası sonucu ölür. Kanser hücresinin glikoza olan açlığı, hızla çoğalmasından ötürü normal hücrelerden 10/15 kat fazladır. Üstelik glikozu da tam olarak yakmaz,fermantasyon yoluyla kullanır ve geriye atık olarak laktik asit bırakır. Bu atık karaciğere ulaştığında, bir enzim vasıtasıyla enerji
birikimi de harcayarak yeniden glikoza dönüşürdü.
Böylece karaciğerle tümör arasında hastayı tüketen bir alışveriş sürer gider.
- Bu durumda karaciğer ve kanser arasında yakın ilişki ortaya çıkıyor
- Evet efendim .. Karaciğer ile kanser kitlesi arasındaki bu kısır döngüyü durdurabilirsek kanserin de ilerlemesini durdurabiliriz.
- Peki bunun ilacı bulunabildi mi?
- Elbette bulundu. 1970 yılından beri de kullanılıyor. ilacın içindeki aktif madde Hydrazine Sulphate... Bu madde laktik asidi, glikoza dönüştürüyor ve hem glikojenizisi durduruyor, hem de tümörlerin büyümesini.. Eski Sovyetler'de,şimdiki Rusya'da halen kullanılıyor..."
Dr. Serap KIRMIZI
Uludag University
Faculty of Science and Arts
Department of Biology
16059 Gorukle/Bursa TURKEY
ZaKDaRiZaBen insanlari beni sevsinler diye sevmedim <br> <br>
Tarih: 24 Ocak 2009, Cumartesi 12:38:56 Mesaj Konusu: Re: Bağışıklığı arttırmak ve doğal tedavi..
şimdi çok gözde ve her daim uygulanabilecek bir yöntem buğday çimi ve şırası tv de bile gösteriliyor alternatif tıp adına ve zayıflamak için bile kullanılıyor bu yöntem
gelelim kayısı çekirdeğine biz küçükken annannemlerde bahçede bir teneke olurdu ve bize kayısı çekirdeklerini içine atmamızı söylerdi.bir ilaç firması varmış gelip alıyorlarmış onları benim dediğim olay 15 senelik nerdeyse o zamanlar bunu bilenler yabancılar hep almış ve kullanmış biz ise yeni yeni keşfediyoruz
çok güzel bir yazıydı teşekkürler (:
Yan!" diyorum içime!..." Sadece sen yan! " Ve"Dayan!"diyorum gönlüme!..."Herkes mutlu olsun!... Sen dayan!..
Kayıt: Mar 28, 2008
Mesajlar: 278
Nereden: MeLBoUrNe"AUstRaLiA"
Tarih: 24 Ocak 2009, Cumartesi 14:19:38 Mesaj Konusu:
Tesekku ederim bu guzel paylasim icin,Yazi cok sey anlatiyor bir an gecmise dondum sanki.. Insan caresiz kalinca ne ile yaralarini sarmalayacagini bilemiyor bazen... Yanliz bir seyide anlamadim anlasam anlamini belki daha guzel anliyacagim okudugumu...
Bugday sirasi nedir?
Bakdim ama bulamadim belki farkli bir adla isimlendirilmis... Bunu bana aciklarsaniz bende ona gore okudugumu tam anlamiyla anliyarak paylasmak isterim...
Simdiden tesekkur ederim emek verip buraya tasidiginiz icin...
"Önceki güneşlerin hepsi battı ve gitti, bizim güneşimizse batmayacak ebedi" Seyyid Abdûlkadir-i Geylani
Tarih: 24 Ocak 2009, Cumartesi 20:36:25 Mesaj Konusu: Re:
TŞKLER HALİL BEY ..PAYLAŞIM İÇİN..DOĞADA HER İLACIN ÇARESİ VAR.. Hatırlıyorum ZAKKUM kansere çare dedi,yanılmıyorsam ZEKİ ÖZEL... adama deli,paracı,şarrlatan her türlü yakıştırma yapıldı ve Amerikan bilim adamları bu konuda çalışmalar yapıyor ve patenti de onlarda zakkumun...Bunu Amerikalılar okursa kesin bunada el koyarlar.
<div> __________ EDEP ile gelen LÜTUF ile gider __________</div><br>
Tarih: 19 Mart 2009, Perşembe 11:59:54 Mesaj Konusu: Re:
Selamlar arkadaşlar,
Konu ile ilgili yazıyı büyük bir ilgiyle okudum. Aslında hastalığın nasıl oluştuğuna dikkati çekerek başlamak istiyorum. Vücut fonksiyonlarının küçük sapmalarının, üst üste gelip, büyük hatalar yapmasına sebep vererek oluşuyor. Tabii ki, biz sonucunda, bir tümör, gripal enfeksiyon, ateş veya başka türlü tepkimeleriyle karşılaşıyoruz ve hasta olduğumuz tanısı konuluyor.
Semptomlar ortaya çıktıktan sonra, gerçek kaynağı genellikle tam olarak belirlenemeden, belirtileri tedaviye yönelik yoğun bir efor sözkonusu oluyor. Aslında nedeni ve çözüğmü bilen tek bir kaynak var, o da insan vücudunun gerçek patronu olan kendi bedenimiz ve de antikorlarımız.
Neden nedir ki, kendi sistemimiz bizi aldatıyor ve bu belirtilerin ortaya çıkmasına neden oluyor?
Vücudumuz, doğduğu andan itibaren mükemmel bir şekilde, DNA'ları kopyalayıp, büyüme, hatalı hücrelerin imhası, gelişim, hormon üretimi gibi konularla sürekli uğraşmakta, hemen hemen tüm hücreler her 120 günde bir yenilenmektedir. Bazen hatalı üretimler de söz konusu olabilmektedir elbette. Nedeni oldukça basit. Vücutta sistemin aksaması için birtakım girdilere gerek vardır ki bunlar, oksidanlardır. Oldukça kararsız yapıda olan bu moleküller, hemen hemen her maddeyle reaksiyona girerek, vücudun bilmediği farklı moleküller oluştururlar. Rastgele oluşan bu maddeler, kendi sistemimizi şaşırtabilmektedir. Bağışıklık sisteminin, başka bir problemle uğraşmasını fırsat bilerek, gelişmeye başlamaktadır. Bir kere gelişmeye başladığında, diğer hücreleri kandırıp, güçlenmeye ve beslenmeye devam eder.
Oksidan denilen bu tehlikeli maddeler, kanserojen tabir edilen besinlerle, havayla, suyla, aşırı üzüntü ve depresyonla, moral çöküntüyle, sporla (!) bile vücuda girebilmektedir. Dr. Hanımın da yazısında belirttiği gibi, mangal, katkı maddeleri, yeterince temiz hava alınmadan yapılan spor bile bunlara etken olabilir.
Dolayısıyla, vücudumuz için en gerekli şey, öncelikle, zararlı maddelerin daha oluşmaya başlanmadan imhasıdır. Antioksidan denilen maddeler, vücuda bir şekilde girmeyi başarak oksidanları, başka bir molekül oluşturmadan, anında etkisiz hale getirmeyi başarırlar ki, bunlardan bir kısmını Dr. hanim yazısında bahsetmiş. Ben bunlara ek olarak birkaç kaynak daha vermek istiyorum.
1- Kefir
Ortaasya'da Türklere hiç yabancı olmayan bir içecektir. Ekşi ayran diye de bilinir. Son zamanlarda marketlerde satılmaya başlanmıştır. Ayrıca, bir Alman firması, bu ürünü tablet haline getirmiştir. Bir tableti, bir bardak kefir'e eşdeğerdir.
Hamilelerde bile kullanılabilen, erkeklerde prostat, bayanlarda bazı kanser türlerini engelleyici özellikleri olduğu gibi, genel anlamda vücut bağışıklığını artırmakta, tüm tedavinin vücudun kendi sistemi tarafından yapılmasına olanak vermektedir. Ayrıca, obezite, aşırı zayıflık, kemik erimesi gibi bazı faydaları da vardır. En güzel yanı, hiçbir yan etkisinin olmamasıdır ve de süt tadı sevmeyenler için iticilik taşımamasıdır. Bir tabletin kullanana maliyeti 1 liranın biraz üzerindedir. Pek de ucuz sayılmaz anlaşılan.
(Dikkat edilebileceği gibi, hem obezite hem aşırı zayıflık gibi, birbirine tezat iki terimi bir arada kullandım. İkisine birden nasıl iyi gelir diye düşünenler için açıklama gereği duyuyorum, vücut, kendisine neyin zararlı olduğunu en iyi bilen mekanizmadır. Semptomları direk gidermez, bağışıklığı artırır. Bağışıklık yüksek olduğu takdirde, vücut zaten her türlü sorunun üstesinden gelebilir.)
2- DMSO (Dimethyl sulfoxide)
Dr. Hanımın belirttiği, Laetril'in Amerika'da yasaklanması gibi, ucuz ve etkili maddeler, güçlü ilaç üreticileri tarafından yasaklatılmaktadır. Hydrazine Sulphate benceri, DMSO da Dr. İlhami Güneral, prostat kanseri yüzünden, öncelikle kendisine birkaç ay ömrü kaldığı söylendiğinde, bu konuda kullanılan tedavileri incelemiş ve çok eskilerden beri, bitki köklerinden üretilen DMSO'ya ulaşmıştır. Konuyla ilgilenen arkadaşlara kaynakları iletebilirim. Dr. Güneral'in, 2 adet de kitabı vardır bu konuda. En basit koruyucu antioksidan kürünün, 6 ayda bir, 5 litre suya eklenen, 10cc'lik saf DMSO'nun, yaklaşık bir ay süreyle, aç karnına, bir su bardağı içilmesiyle yapıldığını belirtmek isterim. İçildikten sonra 1-1.5 saat kadar başka bir sıvı ya da besin alınmamalıdır.
Şu ana kadar beyan edilen hiçbir yan etki belirtilmemiştir. Bir kürün fiyatı, 5 lt'lik su bedeli + 1 TL kadardır.
(Akciğer kanseri gibi bazı kanser türlerinde, hematoxilen boyası ve nebülizatör yardımıyla, tedavi edici özelliği de kullanılmıştır. Bu da kitabında belirtilmektedir)
3- Diğer doğal antioksidanlar
Şunu unutmamamız lazım ki, vücudumuz bir bütündür, ruhsal durumumuzdan, aldığımız besine, soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya, yürümemize, koşmamıza, çevremizdeki insanlarla ilişkimize, sıkı biçimde bağlıdır. En önemli olanı, hastalığın oluşmasına neden olabilecek etkileri olabildiğince ortadan kaldırmaktır. Yukarıda belirtilenler bunlardan sadece bazılarıdır.
Eğer konu ilginizi çekerse bazı noktaları detaylandırabilirim.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız