Tarih: 22 Haziran 2009, Pazartesi 15:44:42 Mesaj Konusu: Edebiyat dersi...
Özellikle kuruluş ve yükselme devirlerinde Osmanlılar, ilme çok büyük önem vermişler ve bu amaçla bol miktarda medrese açmışlardı.
Medrese öğrenimi, 12 kademeye ayrılmakla beraber, esas olarak Hariç (Ortaokul), Dahil (Lise) ve Sahn (Yüksek) olmak üzere üçe ayrılırdı.Yüksek öğretimde medrese hocasına "Müderris" (Profesör) denirken, öğrencilerine de "Danişmend" adı veriliyordu. Medreselerde fıkıh, hadis, kelam ve tefsir gibi dini ilmimler ile felsefe, edebiyat,matematik, tıp, kimya ve astronomi gibi pozitif ilimler okutulurdu.
İşte böyle bir medrese de, bir gün öğrenciler daire biçiminde oturmuşlar, edebiyat dersi alıyorlarmış. Hava da soğuk olduğu için ortaya bir mangal koyarak ısınıyorlarmış.
Hoca "Güzel Konuşma" dersi verirken, bir ara durmuş ve:
"Çocuklar, her zaman konuşmalarınıza çok dikkat etmelisiniz. Siz ilim, irfan öğreniyorsunuz, dirsek çürütüyorsunuz. Dolayısıyla, köylü Mehmet Ağa gibi konuşamazsınız. Lügat paralayarak, edebi bir dille konuşmalısınız. " demiş ve bir de örnek vermiş:
"Halk bir bardak su içse, 'Ben bir bardak su içtim.' der; siz öyle demeyip, şöyle diyeceksiniz:
'Bir kadeh-i lebriz-i ab-ı hoşguvar nuş ile dilfikar-ı ferahı bişumar eyledim.' "
(Yani, bir bardak soğuk suyu içmekle yanan gönül ateşimi söndürdüm ve bahtiyar oldum, demek.)
Talebeler:
"Peki hocam, siz nasıl derseniz biz öyle konuşuruz ." demişler.
Ders devam ederken tam bu sırada mangaldan bir kıvılcım sıçramış ve hocanın kavuğunun üstüne düşüp yanmaya başlamış, ama hoca tepesinde kavuğunun tutuştuğunu görmüyormuş. Hemen öğrencilerden biri söz isteyip konuşmaya başlamış:
"Ey Hace-i bimisal ve üstad-ı zikemal, bi hikmet-i müteal, nar-ı mangaldan sıçrayan bir şerare-i cevval, pertap ile ser-i alinizdekikavuğu iş'al eylemiştir." demiştir.
Fakat bu edebi sözler söyleninceye kadar haocanın kavuğu yanmış, saç ve sakalı da tutuşmuş. Hoca bir taraftan can havli ile havaya zıplarken, bir yandan da:
"Ulan eş***! Niye lafı uzatıyorsun. Hocam kavuğun yanıyor, desene!" diye talebeyi azarlayınca, bunu üzerine talebeler hep bir ağızdan:
"Eee hocam, sen demedin mi bize, lügat paralayarak konuşacaksınız, diye. Arkadaşımız da sizin isteğinize göre hareket etti." demişler.
Öğrenci burada hocaya diyor ki:
"Ey benim benzersiz hocam ve redem sahibi üstadım! Yüce bir hikmetle mangal ateşinden bir kıvılcım sıçradı. Yüce başınızdaki kavuğu tutuşturdu. Kavuğunuz yanıyor, haberiniz olsun."
ALINTI...
Bir "DİLRUBA"ya düştü gönül müptelası çok, Aşkın sefası yok değil ama cefası çok...
Tarih: 22 Haziran 2009, Pazartesi 17:07:27 Mesaj Konusu: Re: Edebiyat dersi...
Güzel bir hikaye “FAYDIN”..
Güldürmenin haricinde, yüzyıllarca dünyanın en büyük gücü olmasına rağmen son dönemlerde “hasta adam” diye tabir edilen Osmanlı İmparatorluğu’nun neden çöktüğünün hikayesi bu aslında.
Günümüzde de sürmekte olan halk ve aydın uzaklığı ve aydınların kendisini halktan yüksek görme düşüncesi o günlerde başlamış. Hatta Türkçe kaçınılan bir dil olmuş maalesef.
Günümüzde de aynı virüs değişime uğrasa da hala bazılarının zihinlerinde yer buluyor.
Tarih boyunca bizim aydınlarımızın çoğu gösteriş ve taklitçilikle uğraşırken esas ilmi ıskalamışlardır.
Güzel bir söz vardır ya “yerinde duran geçilir diye.
Maalesef, Osmanlı’nın yükselme devrinden sonra bırakın ileri gitmeyi yerimizi bile koruyamamışız.
Matbaanın, icadından 327 yıl sonra kullanılmaya başlanması buna güzel bir örnektir.
Tarih: 23 Haziran 2009, Salı 08:27:25 Mesaj Konusu: Re: Edebiyat dersi...
Bana göre dil, duygu ve düşünceleri en etkili yoldan ifade etmek için vardır. Konuşmaları sündürüp, anlaşılmaz veya zor anlaşılabilir hale getirmek, dilin amaçları arasında değildir diye düşünüyorum. Kültürde derin izler bırakan, edebi eserler, az sözle çok şey ifade edebilen deyimleri içermektedir; atasözleri, yalın şiirler gibi. Divan edebiyatı bile, ağdalı olmasına rağmen, tek mısrada, birçok anlamı içermektedir.
Tıp, hukuk, din gibi birçok dalda da dilin anlaşılmaz kılınması, bu konularla uğraşan uzmanların işine gelmektedir. Ne kadar anlaşılmaz olursa, uzmanlara o kadar fazla iş düşecektir. Bu yüzden, Latince veya Osmanlıca (Arapça+Farsça+Türkçe) metinleri saflaştırmak yerine, karmaşık tutmayı tercih etmekte, sıradan halkın anlayabileceği seviyeden uzaklaştırmaktadırlar. Hepimizin de bildiği gibi, herhangi bir mahkemeye, işleme konulabilecek dilekçe yazmak bile, kullanılan dille mümkün olmamakta, gönderilen ilamlar veya ihbarlar bile, avukata danışılmadan anlaşılamamaktadır. Hele din! İnsanlar kendi kitaplarını anlayabilmekten çok uzaktadırlar. Tefsir ve tercümeler bile,ağdalı dille, olabildiğince karmaşık ifadeler içermektedir. Camilerde, sanki insanlar anlayacakmış gibi, önce Arapçası, sonra Türkçe'si verilmekte, adeta, Arapça olmadan, sizin okumanız beyhude denmektedir ki hep onlara danışılsın, bağımlı olunsun.
Öyküde esprili dille anlatılan, ifade ettiğimiz zorlukların, kara mizahla eleştirisinden ibarettir. Çok dersler alınmalıdır. Paylaşım için çok teşekkürler FAYDIN.
Kayıt: Sep 20, 2008
Mesajlar: 1498
Nereden: İstanbul
Tarih: 24 Haziran 2009, Çarşamba 00:44:22 Mesaj Konusu:
Dil insanlar arasında iletişimi sağlayan bir araç olduğuna göre bu araç en sade, en anlaşılır biçimde kullanılmadır ki iletişim kolay olsun. Eğer doğru kelimeler kullanılıp anlatmak istenilen karşı tarafa tam anlamıyla aktarılabiliyorsa, cümleleri süslemeye gerek yoktur diye düşünüyorum.
Önemli olan kullanılan kelimelerin türü değil, yerindeliğidir. Nitekim, yukarıdaki örnekten de anlaşıldığı gibi dili sadelikten uzaklaştırmak gereksiz uzatmalara ve daha da önemlisi kişilerin birbirlerini anlamasını geciktirmeye sebep olmaktadır.
Mizahi açıdan anlatılan ders niteliğindeki güzel bir hikaye. Teşekkürler FAYDIN
.......Rüzgar gibi geçti hayatımdan, adı ^^KaRaYeL^^ olan.......
Tarih: 23 Ekim 2020, Cuma 17:33:57 Mesaj Konusu: Re:
Pressfarm is really a press repository that helps entrepreneurs find journalists to publish about their startups. Construct a set of reporters and get outlined in startup sites in minutes. Applying our media outreach platform, it's simple to search for writers from different niches, guides and types to find a very good match for the story.
Pressfarm may also support create mail pitches, push releases, material marketing and much more.
Pressfarm genuinely believe that thinning down the area to editors who are probably be thinking about your start-up is a lot better than giving bulk emails.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız