Tarih: 28 Ekim 2009, Çarşamba 09:34:01 Mesaj Konusu: Siz Ağustos Böceği Oysaydınız Çalışır Mıydınız?
Siz Ağustos Böceği Oysaydınız Çalışır Mıydınız?
La Fontaine'in öyküsünde, yaz boyu tembellik edip, sürekli çalışan karıncaya muhtaç kalan ağustos böceği gerçekten kınanmalı mıdır acaba? E-postama gelen bir iletiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sanırım gerçekler çok daha farklı.
AĞUSTOS BÖCEĞI HİKAYESİ
Şu hikayeye bir de SUNAY AKIN gibi bakalım...
Bir ağustos böceği doğmadan önce topragin altindaki bir lavrada ortalama
olarak 12 yıl bekler. Evet, tam 12 yıl.
12 yıllık hapislikten sonra dunyaya gelen garibanin ömrü adında yazilidir: Ağustos.
Yani topu topu bir ay...
Şarki söyleyen yalnizca erkek ağustos böceğidir.
Çünkü dişi, en güzel şarkiyi söyleyeni kendine eş seçecek ve çiftlesecektir.
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay...
Buldun, buldun... Bulamadin, bir daha yok.
Siz olsanız çalışır mıydınız?
Tarih: 28 Ekim 2009, Çarşamba 10:29:16 Mesaj Konusu: Re: Siz Ağustos Böceği Oysaydınız Çalışır Mıydınız?
Aşağıdaki söz boşuna söylenmemiş.
Başkasını yargılamadan önce onun ayakkabılarını giyip üç ay dolaşın.
.......................
La Fontaine'in de bu bilgileri bu detayda bilmediğini ama en azından ağustos böceğinin kış mevsiminde ortalıklarda olmadığını bildiğini varsaymalıyız.
Peki hikayeyi neden yazdı ozaman?
İnsanlara çarpıcı bir benzetme ile gerçeği göstermek istedi de ondan.
Çünkü insanlar ömürleri boyunca birçok kış ve yaz geçirirler.Ayrıca kendileri kışı görmese bile çocukları ve yakınları görürler.
Yukarıdaki bilgileri okuyunca Ağustos böceğine hak vermemek mümkün mü?
Peki buradan hangi dersi çıkaracağız?
Kişilerin içinde bulunduğu şartları bilmeden,kendimizi onların yerine koymadan (empati ) haksız eleştirilerde bulunmamalıyız.
Özeleştiri yapmamızı sağlayan çok güzel bir paylaşımdı gursoyt.
Tarih: 28 Ekim 2009, Çarşamba 12:32:36 Mesaj Konusu: Re: Siz Ağustos Böceği Oysaydınız Çalışır Mıydınız?
Herkesin kendine göre bir dağı vardır ve herkes kendi dağında yaşar mevsimleri. Senin güneşin yakamaz beni benim kışımla da sen asla zatürree olamazsın.
Şimdi çık kendi dağına ayakkabılarını çıkar ve koş. Doludizgin koş! Arkana bile bakma koşarken. Bakma; çünkü arkanda hiç kimse yok! O dağ sadece senin. Ayağını basmadığın hiçbir şer kalmasın. Her yerini ezbere bil bu dağın. Yeni ağaçlar dik dağına. Ağaçlarla yeşile boya.
Gururla dolaş. Adımların hep büyük olsun. Büyük yaşa! Hiçbir zaman korkutmasın ölüm seni ve daima emin ol; sen ölmeden kimse gelmeyecek senin dağına. Ölünce gelecekler ve: "Burada koca yürekli bir dağcı yaşardı." Diye yazacaklar senin zirvelerine; ama bu senin umurunda bile olmayacak. Sen zaten senelerce koca bir dağcı olduğunu bilerek yaşamıştın.
Adam Dediğin Benim Gibi Olur
Erdal DEMİRKIRAN
In kitabında geçiyor buna benzer bir hikaye karınca dayanamayıp çıkışıyor ağustos böceğine oda diyor hangi kış çaldık kapını yiyecek için
gerçektende öyle hayatı kendi dilediğince yaşamalı insan
(:
Yan!" diyorum içime!..." Sadece sen yan! " Ve"Dayan!"diyorum gönlüme!..."Herkes mutlu olsun!... Sen dayan!..
Kayıt: Feb 20, 2008
Mesajlar: 130
Nereden: kocaeli
Tarih: 28 Ekim 2009, Çarşamba 12:35:45 Mesaj Konusu: Re: Siz Ağustos Böceği Oysaydınız Çalışır Mıydınız?
bu arada karınca enayimi oluyo karıncanın ömrüde 45 gün kadardır .başkalarına muhtaç olmamak için 45 günde olsa çalışıyor.ben ağustos böceği olmaktansa karınca olmayı tercih ederim.
<div>inşaALLAH derse yaradılan,inşa eder yaradan.</div><br>
Çocuklara, çalışmanın ve tembellik etmenin sonuçlarını göstererek ders veren bu La Fontaine öyküsünün, ilköğretim ders kitaplarında değiştirilerek anlatıldığını görmüştüm. Orada, ağustos böceğinin sanatı (saz çalıp şarkı söylemesi) olumlu karşılanırken, karıncanın cimriliği öne çıkarılmıştı. Yukarıdaki bilimsel verileri de göz önünde bulundurursak, öykünün bu yorumu haksız sayılmaz. Bu durumda, zaten kısa ömürlü ağustos böceğine, yemek yerine nasihat verip yüz çeviren ve onu soğuğa terkeden karıncanın davranışını tasvip etmek doğru değil.
Alıntı:
Düşünsenize, 12 yıl toprağın altında bekle, dışarı çık. Ömrün bir ay...
Buldun, buldun... Bulamadin, bir daha yok.
Siz olsanız çalışır mıydınız?
Ağustos böceğine hak veriyorum.
Bu bilgiler sonucu çıkaracağımız bir ders de "önyargılı olmamak". Durumu yeterince bilmeden bir kişiyi eleştirmek, suçlamak doğru değil. Durumun makul, mantıklı bir sebebi olabileceğini göz ardı etmemeliyiz.
......
Bu arada, sizinle yukarıdaki hikaye ile ilgili Hasan Pulur'un bir köşe yazısını paylaşmak istiyorum. Bu eğlenceli yorumu okumanızı tavsiye ederim. (okumak için TIKLA)
Tarih: 06 Kasım 2009, Cuma 14:30:06 Mesaj Konusu: Re: Siz Ağustos Böceği Oysaydınız Çalışır Mıydınız?
Öncelikle hepinizin yorum ve görüşlerine teşekkür ediyorum. Forumun amacı, bir hareket noktasından başlayarak, beyin fırtınası yaratmak olmalı, ki sizler, değerli yorumlarınızla bunu zaten harika bir şekilde yerine getirmişsiniz.
Konu cidden enteresan, belki dünyada birçok kişi bu masalı dinleyerek büyüdü. Elbette ki La Fontaine, sıradan biri değildi; yazdığı fabl'lar zaten hayvan sevgisinin ne denli büyük olduğunu gösteriyor ki, bu da bir çoğunun özelliklerini, en azından merak ederek öğrendiği anlamına gelir. Nesli'nin verdiği linkte, her gün severek okuduğum Hasan Pulur'un köşe yazısında da, eliferdem'in kısa bir alıntı yaptığı, maalesef okuma imkanı bulamadığım Erdal Demirkıran'ın kitabında da, aynı öykünün, değişik veya benzer, modifiye şekilleri de mevcut. Birçok yazar tarafından kullanılması, yaygın olarak bilinmesinden kaynaklanmalı diye düşünüyorum.
Hangimiz dünyaya neden geldiğimizi, amacımızın, nispeten kısa yaşantımızın, bu yaşam içindeki koşuşturmamızı sorgulamadı ki? Sürekli, belirsiz bir hedefe doğru mücadele vermekte değil miyiz? Her bir menzilde, önceki belirlenen hedefin daha ötesinde bir hedefe doğru hareket etmiyor muyuz? Eminim bir an dahi olsa, öyküdeki ağustos böceği gibi yaşamak içimizden geçmiştir. Çağlar içinde, bu tarz, pembe hayat akımları da olmadı değil. 68 gençliği, hippilik kavramıyla da tanıştı. O zamanın gençleri, sonraki yıllarda ciddi mevkilerde söz sahibi olmuşlardır.
Elbette ki, bana göre amaç, tembelliği övmek değildir, bir miktar sorgulama ve yaşamda çeşitliliği, renkliliği de göz ardı etmemek gerektiğini vurgulamaktır. MaviNick'in de yorumunda belirttiği gibi, bir miktar özeleştiri hiç de kötü olmaz diye düşünüyorum.
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız