Önceki Başlık :: Sonraki Başlık |
Yazar |
Mesaj |
FAYDIN
Tecrübeli Üye
Kayıt: Feb 17, 2008
Mesajlar: 489
Nereden: UŞAK
|
Tarih: 20 Ağustos 2010, Cuma 12:23:39 Mesaj Konusu: Ey Canım BABA... !!! |
|
Kitap ve köşe yazılarını heyecan ve şevkle okuduğum bir akademisyen yazarın, yine çok beğendiğim bir yazısını paylaşmak istedim... )
Ey canım baba
Sizi bu kadar erken -ne kaybettiğinin farkına bile varamayacak kadar erken- kaybetmeseydim, daha fazla konuşturmaz mıydım hiç?
O kadar sevdiğinizi ve bildiğinizi bildiğim İstanbul'u, haylazlık yapan oğlunu derleyip toplamak için onu yatılı, İstanbul'a "postalayan" taşra tüccarı büyük babamı, Hayriye Lisesi'nin bana meçhul size agâh yıllarını, Kenan Rifai'nin üzerinizde ne etkisi olduğunu, babaannemin muhacirlik anılarını, şimdi kartpostallarından tanımaya kalkıştığım ve dününe akıl sır erdirsem de bu gününü anlayamadığım bu şehrin bahçeli tarihini daha fazla dinlemez miydim?
1923 doğumluydunuz. Cumhuriyet çocuğu. Acısını çektiğinizi şu an bile hatırladığım redd-i miras nesli. O haşmetli dalganın bir damlası olarak kendi denizinizden değil ama babanızın ummanından bir şeyler kurtarmaya kalkışırdınız. Bilseydim, siz, bir manifatura mağazasının derinliğinde, loş gölgeler, ölgün sarı ışıklar arasında müteverrim olmasına aldırmadığınız bir Hocaefendi'den, otuz yaş sonrası, Kur'an öğrenirken, ben de sizin eteğinize yapışmaz mıydım? Hiç olmazsa "Kırık Mana" katmanında o sese katılmaz mıydım? Hiç, hiç olmazsa şimdi hepsi de hazır giyim-pazar ekonomisinin tek elinde çoktan unutulmuş eski zaman kumaşlarının ismini ezber etmez miydim? Maroken, brokar, markizet, gabardin... Artık ne giyeni ne bileni kaldı bunların, ben bilenlerden olmaz mıydım?
"Babalar ve Oğullar" yazıları yazdığıma bakmayın siz benim. Ben "babasının kızı" olanlar safındayım. Annemin bütün müdahalelerine rağmen asıl mayamı sizden aldığımın farkındayım. Siz, Pazarkapı'da benim doğduğum o büyük evde, ömürlük sevgilinizin çığlıklarına bilmecburiye kulak tıkayarak Marangozhane'nizde "oyalanırken" haber almadınız mı "nihayet" bir kızınız olduğunu? Adımı evdeki kütüphanenizde koymadınız mı? Bir kader gibi. (Nereden aklınıza geldi Allah aşkına bu isim? Bir hikâyesi var mıdır sahi? Bir gün bana anlatır mısınız?)
Öyle olmasaydı ser-muharriri olduğunuz bir şehzade taşrası gazetesinin sayfaları arasında bunca yıl sonra sizi ararken, kendimi arar mıydım aslında? Roman müsveddelerinizi gözden geçirirken gülümsediğimi. Yitik şiirlerinize âh ettiğimi. Affedin beni ne olur, çıkardığınız Hedef gazetesinin tek nüshasını dijital teknolojilerin olmadığı bir cahiliye devrimde kaybettiğimi. Çok utandığımı. Fakat hepsinden önemlisi hayata hâlâ hasta bir çocuk. Ben. Elime tutuşturduğunuz kar fanusu içinden baktığımı. Bilin ne olur. Size siz dediğime de bakmayın. Âh, annem işte!
Ölümlü dünyada yarın yok bu gün varım. Şimdi, şu an, ben, sizin öldüğünüz yaştan 7 fazlasında duruyorum. Ne garip! Dünya-âlem dedikleri düzlükte sizden daha fazla yaşamak? Sizden daha fazla tecrübe sahibi olmak? Hayır, buna inanasım gelmiyor ama dünya yaşımın sizden fazla olduğu da muhakkak.
Bakın hem, bir gün demiştiniz ya bana, 14 yaş altı aklımda; bir çift gözün daima ama daima seni izlediğini unutma! Affedin bir kez daha. Unuttuğum zamanlar oldu benim de. Ama öğrettiğiniz bir şey var ki onu unutmadım işte: Hani ellerime tutuşturduğunuz nar dalı gününde. Bak bu nar, unutma! Hayat Bilgisi'nde ağaçları, yaprakları tanıma bahsi. Aynı günün bir başka ödevi daha vardı: "Evinizle okulunuz arası kaç adımdır, sayınız ve defterinize yazınız". Siz de bağışlayın beni ilkokul öğretmenim. Adımlarımın gücü yetmemişti bu büyük sayılara, o gün ev ve okul arasını, adım adım sayamadım; babamın yanıma kattığı emektarın, üzerine hayli küçük adım katılmış adımlarıyla saydım. Babam öyle söyledi diye defterime, bu gün gibi aklımda, "750 adımdır" diye yazdım. Diyeceğim o ki ey baba, şimdilerde evimle okulum arası (biliyorsunuz hâlâ okulluyum) 5 km. Şu an evdeyim. Bir oturuşta biteceğe benzeyen bu açık mektubun saflığı uğruna, kahvaltı masasında çayım soğuyor. Varsın soğusun. Az ötede fakültedeki odamın varlığından ne kadar eminsem o kadar eminim bir öte dünyanın varlığından. Ve bir gün buluşacağımızdan. Ne garip! O zaman ikimiz de 32 yaşında. Eksikleri gedikleri gidereceğimizden. O kadar eminim ben.
Ey canım baba! Sakın bana ağlama!
Nazan BEKİROĞLU'nun 20.06.2010 tarihli Zaman Gazetesi'ndeki köşe yazısı
Kaynak: http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=997421 |
Bir "DİLRUBA"ya düştü gönül müptelası çok, Aşkın sefası yok değil ama cefası çok... |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tüm kadın aksesuar fırsatları için tıklayın !
|
|
|
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
We request you retain the full copyright notice below including the link to www.phpbb.com.
This not only gives respect to the large amount of time given freely by the developers
but also helps build interest, traffic and use of phpBB 2.0. If you cannot (for good
reason) retain the full copyright we request you at least leave in place the
Powered by phpBB line, with phpBB linked to www.phpbb.com. If you refuse
to include even this then support on our forums may be affected.
The phpBB Group : 2002
// -->
Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB Group
|